Özel Hastane Dosyası - Sağlıkta Sahtekarlık

Parasal şikâyetlerle ilgilenmiyoruz
İstanbul İl Sağlık Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Fatma Tülin Kayhan, şikâyetlerin yüzde 90’ını oluşturan özel hastanelerin vatandaştan aldığı fark ücretleri konusunda dertli konuştu: “Ne yazık ki bu bizim ilgilendiğimiz konu değil” . .

2,5 yıldır İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nde Müdür Yardımcısı görevinde bulunan Doç. Dr. Fatma Tülin Kayhan, sohbetimizde gayet samimi açıklamalarda bulurdu.

İstanbul’daki toplm 140 özel hastanenin ruhsatlandırmasını ve denetimini yapan ve “Demir Lady” olarak anılan Kayhan-gerçi bu tanımı anlaşılan pek sevmiyor kendisi- özel hastaneler konusunda gelen şikayetlerin yüzde 90’ını parasal konular özellikle de standart olmayan fark ücretinin oluşturduğunu belirten Kayhan şöyle konuştu: “Bu sorunla ilgili bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Bu tamamen sosyal güvenlik kurumu ve özel hastaneler arasındaki anlaşmaya göre belirlenmiş. Muhatabı İl Sağlık Müdürlüğü değil” Gayet ılımlı ve yardımzever olduğunu kanaat getirdiğim Kayhan ile sohbetimiz şöyle gelişti:

Özel hastanelere yaptırımlarınız ve çalışmalarınız neler?
Özel hastanelerin ruhsatlandırma işlemlerini yapıyoruz. Ama ruhsatı, Sağlık Bakanlığı veriyor. Hastanelerdeki personel ve doktor sayısı ve kayıtlarıyla ilgileniyoruz.

Şikayetler fazla geliyor mu?
Geliyor. Şikayetlere istinaden incelemeler yapıyoruz. Rutin olarak en ilgilendirdiğimiz hastanelerin ruhsatlandırılması. Özel hastaneler, yılda iki kez rutin olarak detaylı denetleniyorlar. Hastane yönetimi verdiğimiz formu dolduruyorlar. Eksiklikleri varsa “Şu kadar sürede bu eksikliği tamamlayınız” diyoruz. Olmazsa bununla ilgili cezai işlem uyguluyoruz.

Cezai işlem çok sık uygulanıyor mu?
Çok sık değil. Şu an İstanbul’da yaklaşık 140 özel hastane var. Yönetmelikler değiştikçe hastanelerin sorumlulukları, yükümlülükleri de değişiyor. İlave oluyor. Ek süreler verip hastanelerin bunların tamamlanmasını sağlıyoruz. En son geçen yılın ekim ayında yönetmelik değişti. Daha da ağırlaştı.

Nasıl ağırlaştı?
Mesela şimdi eğitim almış en az bir hekim, hemşire veya ebenin doğumhanede bulunması gerekir. Personel, yenidoğanı canlandırma eğitimi alıyor.
Okurlarımızdan yazı dizimiz boyunca doktor hataları konusunda çok fazla şikayet geldi.

Bize gelen şikayetlerle ilgili bir istatistik çıkarmıştık. Bu şikayetlerin yüzde 80-90’ı parasal şikayetler. Özel hastanelerde sosyal güvenlik kurumlarıyla anlaşma yapmasının ardından hastalarda bu yönde parasal sorunlar oldu. Ben bunu özellikle vurgulamak istiyorum: Bu bizimle yani İl Sağlık Müdürlüğü ile ilgili bir problem değil! Sorun tamamen sosyal güvenlik kurumuyla özel hastane kendi arasında bir hizmet sözleşmesi yapıyor. Sağlık Bakanlığı veya Sağlık Müdürlüğü, bu hizmet sözleşmesinin hiçbir yerinde değil. Bu işin içinde biz yokuz. Fark ücretleri de bu anlaşmanın içinde.

Kısaca gelen şikayetlerin yüzde 90’ı bununla ilgili ama siz bu konuda muhatap değilsiniz.

Evet! Bana böyle bir şikayet geldiğinde benim yapabileceğim hiçbir şey yok. Ben bunu Sosyal Güvenlik Kurulu’na yazıyorum sadece. “Sizin bir sigortalınızın bir hastanede başına böyle bir şey gelmiş” diye bildiriyorum. Vatandaş bizden biliyor ama bu sözleşmeleri biz yapmıyoruz.

Ayda kaç vatandaş şikayeti size geliyor?
30-40 arası bir şikayet geliyor. Bazen daha fazla da oluyor.

Başka ne tür şikayetler geliyor size?
Vatandaşı yanlış yönlendiren reklamlarla ilgili çok şikayet geliyor. Mevzuatımızda da biz bunlarla ilgili bir şey yapamıyoruz. İnceleme yaptırsam bile çıkacak sonucu Sağlık Bakanlığı’na gönderiyorum.

Örneklendirebilir misiniz peki?
Mesela bir özel hastane, konuyla ilgili reklam yapmış. Bize de bir vatandaştan veya meslek derneğinden bununla ilgili şikayet geliyor. Hastane, “Biz en iyiyiz” diye kendi reklamını yapıp rekabeti kızıştırıyor. Hastaneyle ilgili inceleme yapıyoruz ama yanlış yönlendirme varsa cezasını biz veremiyoruz. Bunu Sanayi Bakanlığı Rekabet Kurulu’na yazıyoruz. Onlar gereken cezayı veriyorlar. Elimizi kolumuzu bağlayan durumlar var. Hekim hataları yönünde şikayetler ise çok az.

Meslektaş desteği vermiyorsunuz değil mi hocam?
Hayır! Kesinlikle doktor hatası çok çok az. Hekimlerimiz gerçekten iyi çalışıyorlar.
Dizimizde de sıkça üzerinde duruldu; Özel hastaneler masraf çıkarmak için hastalara farklı teşhisler koyup tedaviler uyguluyorlarmış.

Yapılmış bir işlem varsa, yani hastanın gerçekten gereksiz yere apandisitihi almışlarsa buna işlem yapabiliriz. Ama özel hastane doktoru, böyle bir teşhis koymuş hasta buna kapılmamış ve olay gerçekleştirmemişse bir şey yapamayız. Kişi, Savcılığa suç duyurusunda bulunabilir ancak. Benim mahkemeye suç duyurusunda bulunma gibi bir yetkim yok.

İnceleme nasıl yapıyorsunuz bu konuda?
Bir incelemeci tayin edip hastaneye gönderiyoruz. Bu kişi, şikayetçi hastayı ve şikayet edileni dinliyor. Rapor yazıyor. Biz de bu raporu bakıp işlem uyguluyoruz.

Kapattığınız bir hastane oldu mu peki?
Tamamen kapattığımız bir özel hastane olmadı çok şükür! Bir inceleme için bir hastaneden bilgi-belge istemiştik. O da vermemişiz. Bunun cezası olarak bir günlük poliklinik faaliyeti durdurmamız oldu. Yine kayıtsız doktor çalıştırmalar oluyor. Hasta, “Bu doktor bana kötü davrandı” diye bir şikayetle geliyor. Biz de inncelem için gittiğimizde o doktorun hastane kaydının olmadığını görüyoruz. Halbuki hastanede çalışan tüm doktorların Sağlık Müdürlüğü’ne bildirilmesi gerekir. Aksi halde poliklinik kapatma cezası veriliyor özel hastanelere.

Vatandaşlara özel hastaneler konusunda ne önerirsiniz?
Özellikle sosyal güvenlik kurumu ile işlemler başladıktan sonra vatandaşların özel hastanelere gitme hakları doğduktan sonra hastaneleri iyi incelesinler. Yoğun bakımla ilgili sorunlar geliyordu bize. Yoğun bakımda yatan hastalar aradaki fark ücretini karşılamak istemiyorlardı. Özel hastaneler istedikleri kadar fark ücreti alıyorlardı. İki haftadır yoğun bakımlarda bu düzeldi. Şikayetler de birdenbire kesildi. Polikliniklerde ise devam ediyor.

Okur mektupları
SAYIN Günay, Ben konuya maddi açıdan değil de sağlığımız açısından yaklaşacağımız. Evet bizi sağlık olarak dolandıran bir hastane biliyorum. İlgilenir misiniz bilmem ama elimde fotoğrafları da var. Bu konuda İl Sağlık Müdürlüğü’ne de başvurmayı düşünüyorum. Şöyle anlatayım; Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde görev yapmaktayım. Görevim gereği sorumlu olduğum kişileri hastaneye götürüyorum. Geceleri acil biriminin koridorlarında çalışanların motosikletlerini park ettiğini görüyorum. Kiminin egsozundan kiminin lastiğinden akan yağ ve çamur, hastane koridoruna herkesin yoğun kullandığı yere akıyor, damlıyor. Bu konoyu sözlü olarak başhekim yardımcısına ilettim. Kendisi konuyla ilgileneceğini söyledi bana. Aylar geçti. Hala aynı hastane koridoru otopark gibi kullanılıp halkın sağlığıyla oynanıyor. Çalışmalarınızda başarılar dilerim. n Oğur Cengiz-Hatay

Hazırlayan: Gülçin GÜNAY




Uzun yıllar Londra’da yaşayan T. A., Bodrum’daki bir özel hastanenin İngiliz eşi J.’den gereksiz yere MR istediğini belirterek “Başka hastane eşimin tedavisi için vitamin ve egzersiz önerdi” dedi

Aspirin verir gibi MR çektirtiyorlar
TÜRKİYE’DEKİ sağlık sistemini eleştiren T.A., uzun yıllar Londra’da yaşamış bir finansçı. 39 yaşındaki işe J. ile de o topraklarda tanışmış ve evlenmiş. 20 yıldır mutlu bir evlilik sürdürüyorlar. Ancak T.A.’ya 2007 yılı sağlık açısından pek uğurlu gelmemiş. Kayınvalidesi D.’nin özel hastane skandalları ve en son eşinin diz ağrısı için gittiği Bodrum’daki özel hastanede doktorun hemen MR istemesi T. Bey’i “Yeter artık!” dedirtmiş. Giriş yazısını uzatmadan söyleşimize geçelim.

Özel hastaneler konusunda burnunuzdan soluyorsunuz.
Ben uzun yıllar Londra’da yaşadım. Son 4-5 yıldır da Türkiye’de yaşıyorum. Eşim J. ile 20 yıldır mutlu giden bir evliliğimiz var. Sağlık sistemi ile ilgili sorunlara gelince...Dünyada sağlık sisteminin nasıl işlediği konusunda Türkiye ile karşılaştırabilecek biçimde fikir sahibi olduğumu düşünüyorum. Tesadüfen bu yıl birkaç akrabamın hasta olması sebebiyle özel hastanelere çok fazla gitmek zorunda kaldım. Bir yıl içinde özel hastanelere takriben 30 bin YTL para ödedim. Ve her hastanede de yetkililerle tartışmadan çıkmadım. (Bu hastaneler İzmir’de, Ankara’da özel hastaneler ve Didim’de özel bir poliklinik)

Sizi “Yeter” noktasına getiren nedir?
İngiliz olan eşim J., iki hafta önce diz ağrısı şikayetiyle Bodrum’da çok tanınmış bir özel haztaneye gitti. Beraberinde ben gitmedim. Çünkü basit bir diz ağrısından dolayı bu kez yine MR’dan başlayacaklarını gerçekten hiç düşünemedim. Ama eşimin yabancı olduğunu unuttum. Adamına göre muamele olamayacağını, herkese eşit davranılacağını uzun yıllar yurtdışında kaldığımdan düşünüyordum. Neyse özel hastanedeki Uzman Ortopedist doktor, eşime “kıkırdak hasarı” teşhisini koyar. Ama MR çektirmeden ne ilaç yazar ne de gereken egzersizleri önerir. “Üç aydır ağrı çekiyorsun. Bak dizin düzelmemexiş bakalım dizinde ne hasar var. Git MR çektir gel!” der” kısaca. Eşim bana durumu bildirince ben kesinlikle MR çektirmemesini ve farklı bir doktora gitmemiz gerektiğini söyledim.

Gittiniz mi peki?
Evet. Ama bu hastanedeki muayenem bence tamamlanmadı! Ama eşim SSK’lı da olduğu için bu özel hastane eşimden 65 YTL fark ücreti aldı. Tamamlanmamış muayenemin bu ücretini almak istiyorum şimdi. Eşimle Bodrum’da başka bir özel hastaneye gittik sonra. Tekrar muayene ücreti ödedim. Doktorun teşhisi, öncekiyle aynıydı. Ama o MR’dan başlamadı. Eşimin reçetesine vitamin yazdı ve birkaç egzersiz önerdi.

Eşiniz vitamin ve egzersizle iyileşti mi peki?
Bir aylık bir tedavi süresi var. Daha sonra durum daha net görünecek. Bundan soınra doğal süreç içinde tabii ki MR da çekilir eşim ameliyat da olabilir. Ama önceki özel hastanenin derdi şuydu: Birincisi MR ile ilk etapta bizden maksimum parayı almak. İkincisi de MR da bazı bahaneler sulup zaman içinde düzelmesi muhtemel olan problemi, ameliyat ile hemen çözüp faturayı beşe ona katlamak.

Özel hastanelerle MR merkezlerinin anlaşmalı olduğuna dair vatandaşlardan birçok şikâyet geliyor.

İnsanlarımızın basit şikâyetleri için bile 600-700 YTL MR veya tomografiyle tedaviye başlatılıyor. Aspirin verir gibi “MR çektirin” deniliyor hastalara. En son yapılacakları para uğruna en baştan yapan sağlık sistemine lanet etmemek elde değil! Türkiye’deki özel hastaneler soygun yatağı olmuş.

Hakkınızı hukuksal olarak arayacak mısınız?
Yüksek geliri olan biriyim. Ancak yapılan haksızlığı göz ardı edemem. Sonuçta benim 65 YTL’ye ihtiyacım yok. Bu sadece sembolik bir değer benim için. Ama Bunun için Muğla Sağlık Müdürlüğü’ne ve Tabibler Odası’na dilekçe yazıp sorunumu anlatacağım.

Özel hastanelerden başka bir şikâyetiniz var mı peki?
Olmaz mı? (Sinirden gülümsüyor) 55 yaşındaki İngiliz kayınvalidem D.’yi acilen 9 Mayıs 2007 tarihinde Kuşadası’ndaki bir özel hastaneye yakınları kaldırmışlar. Kadının şikayetlerini inceleyip safra kesesinde taş teşhisi koymuş doktorlar ve taşları almışlar. Kadın 3 gün kaldığı özel hastaneye 6 bin YTL ödemiş. 3 gün sonunda hastane yetkilileri, cebindeki para da tükenen ve baygın halindeki kayınvalidemi battaniyeyle kapının dışına koymuşlar. İzmir’e ambulansla taşınan kadıncağızdan bir de 900 YTL ambulans ücreti talep edilmiş.

Teşhis mi yanlış para mı fazla?
İkisi de. Kayınvalidem daha sonra İzmir’de özel bir hastaneye kaldırılmış. Kadının asıl hastalığının beyin kanseri olduğu anlaşılmış. Hastane, bir ay yatan kadından 26 bin YTL masraf gösterdi.

t Kayınvalidenizin şu andaki sağlığı nasıl?
Şu an İngiltere’de acısı dinmesi için uyuşturuluyor. Ölümü bekliyor kısaca.

Bodrum’daki özel hastane ne diyor?
KONUYLA ilgili olarak görüştüğümüz olayda adı geçen Bodrum’daki özel hastanenin Genel Koordinatörü Dr. E.V., hazta J.A.’nın muayene edildiğini ve 65 YTL’nin de muayene ücreti olduğunu belirtti. Ayrıca teşhis olan kıkırdak hasarı için röntgenin gerekli olmadığını bu hasarın sadece MR’da görülrüğünü ifade eden E.V., bu hastalığı bulunan hastanın herhalukarda MR çektirmesi gerektiğini söyledi.

Yarın:İstanbul İl Sağlık Müdür Yardımcısı
Doç. Dr. Fatma Tülin Kayhan anlatıyor

Hazırlayan: Gülin GÜNAY

Özel hastanenin aldığı senet yasal değil

Sağlık Hakkı Hareketi Derneği Başkanı Dr. Mustafa Sütlaş, özel hastanelerin hastaya girişte imzalattığı senedin hukuki geçerliliğinin olmadığını söyledi, “Vatandaş hakkını aramalı” dedi .

DOKTOR Mustafa Sütlaş, kendini sağlık etiğine atamış bir dernekçi. Bununla ilgili “Hasta Hakları” adında bir de kitap yazan Sağlık Hakkı Hareketi Derneği Başkanı Dr. Sütlaş ile sağlık sistemini ve özel hastane-vatandaş iletişimini konuştuk.

Kendisiyle ilgili “Mümkün olduğu kadar bu zincir içinde sağlık hizmeti tüketmemeye çalışıyorum” diyen Sütlaş, özellikle özel ambulans ve özel hastane senetleriyle ilgili detaylı açıklamalar yaptı.

Bilgi verilmiyor
Özel hastane ve vatandaş arasındaki iletişim nasıl olmalı?
Özel hastanenin hastaya ödemesi gereken para ve yapılacak tedaviler konusunda bilgilendirmesi gerek. Mesela kuvöz. Bir girdin mi 10 gün sonra ancak çıkılabilen bir yer değil. Ne zaman içinden çıkılacağı belirsiz bir yerin parasını peşin alabilir misin? Bu, otelde görevlinin müşteriye “10 günlük yemek parasını bana ver, sen ister ye ister yeme” demesine benzer. Sağlık alanında böyle bir şey asla yapılamaz. Bunun nedeni, alanın ticarileşmesidir.

Zor altında imza
Hastaneye girişte senet imzalanmasına ne diyorsunuz?
Senedin hukuken bir geçerliliği yok. Sağlık olarak alacağınız bir hizmete dair öncesinde bir senet imzalatamaz özel hastane.
Senet, bir sözleşmedir. Zor altında kişinin imzaladığı tüm sözleşmeler kanunen geçersizdir. Ama vatandaşın canı yanıyor, hukuku bilmiyor. Adam, koskoca bir hastane açmış. İçine girdiği zaman altında eziliyor.

Sistem böyle işliyor
Siz bir hekim ve dernek olarak ne yapıyorsunuz peki?
Mümkün olduğu kadar bu zincir içinde sağlık hizmeti tüketmemeye çalışıyorum. Hekimlerin şöyle bir avantajları var: Kendi dalları olmasa bile, birtakım referans noktası doktorları belirleyebiliyor. Zorunlu kaldığım zaman da “hekim” olduğumu söylediğimde her ihtimale karşı biraz daha temkinli yaklaşıyorlar. Bu kötü bir şey. Söylenmemesi gerek ama sistem böyle işliyor.

Hasta nakli
Özel hastanelerdeki fark ücretlerine nasıl yorumlarsınız?
Bir kere hasta nakli bir kamusal görevdir. Genel sağlık sigortası gündeme geldikten sonra buna bir ücret koydular. Bununla birlikte özel ambulanslar da önemli bir sorun. Ambulansın acil olarak kullanıldığı noktada bir sorun var. Bunun ötesinde fiyatları “yatılarak gidilen bir taksi” gibi. Bununla ilgili bir başvuru geldi. Bir sigorta hastanesinde kanser hastasına o hastanede olmayan bir tetkik isteniyor.
Bu tetkik, özel kuruluşta yapılacak. Hasta, hastanede yatıyor. Doktoru, “Bir ambulans şirketinden ambulans çağırın ve tetkiki yaptırın gelin” diyor hastaya. Hastanın yakını, telefonla bizi aradı ve bunun doğru olup olmadığını söyledi.

Hastanenin görevi
Böyle bir şey olabilir mi peki?
Genel olarak bunun olması mümkün değil. Bu kurumun kendi aracıyla bu tahlilin yapılmaya götürülmesi ve getirilmesi gerekir. Sigortada farklı mı niye Sigorta Bölge Müdürlüğü’nü aradım.

Bölge Müdürlüğü’nden “Hayır böyle bir şey olamaz. O kurum o hastayı tetkike götürmek ve getirmek zorundadır” dedi. Hasta yakınına geri döndüm ve mevzuatı ilettim ve bunu doktora söylemesini bildirdim. Hasta, hastanenin ambulansıyla işlerini yaptı getirdi.

YARIN
Özel hastane ihmali nedeniyle bacağını kaybeden Recep Şalk’ın sesini SSK duydu....

Okur şikâyetleri
ÖZEL hastanelerle ilgili yazı dizinizi ilgiyle izlemekteyim. 3 Ekim 2007 günü bir komşumu Ankara’da bir göz merkezine götürdüm. Gördüm ki, gözünden ameliyat olmuş kişilerle göz doktorları resmen dalga geçiyorlar. Bir de kişi başına 20 YTL muayene ücreti alıyorlar. Hem milletin parasını alıyorlar hem de milletle dalga geçiyorlar. Arz ederim.
Ömer Coşkun Ankara Güreş
Federasyonu Başkanlığı

LÜTFEN özel hastanelerin çocuk bölümüne gidin. Hemen tahlile gönderiyorlar. Ne hikmetse herkese de aynı oranlar çıkıyor! Ben yurtdışında yaşıyorum. Tatil için geçen yıl Türkiye’ye geldik. 3 çocuğum var. İkisi küçük yaşta. Türkiye’ye geldikten bir hafta sonra hastalandılar. Tahlilden tahlile koştuk. Harcadığımız para bir tarafa tatilimiz burnumuzdan geldi. Çocuğumun teşhisi için kanda zehirlenme mi desem, böbrekte sızıntı mı desem, bütün kötü senaryolar yazıldı. (Bayrampaşa’da özel bir hastane) Tabii, ayrıca tüm doktorların muayenehanelerini de ziyaret ettik. Hakkımı helal etmiyorum. Bizi çok üzdüler. İnşallah ülkemiz bir gün düzelir. Artık Türkiye’ye 5 yılda bir geleceğiz. Saygılarımla. Faruk Göre

Gülçin Günay



Özel hastane dosyası-17
Özel hastane 70 YTL fark istedi
Türkiye’deki hasta haklarını korumaya yönelik derneklerden biri olan BOHAK’ın Genel Başkanı Acar, göz muayenesi olmak için Ataköy’deki özel bir hastaneye gitti. Sekreterin “70 YTL ödeyeceksiniz” sözü üzerine hastaneyi terk etti
BÖBREK Hasta Haklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (BÖHAK) Genel Başkanı Vahap Acar, kendini Türkiye’deki böbrek hastalarının haklarını savunmaya adamış bir dernekçi. Kendisi de Irak’ta böbrek nakli olmuş. Bu ünvan, Acar’ı sağlıktaki dönüşüm projesinin mağduru olmaktan kurtaramamış. İki hafta önce göz muayenesi için Ataköy’deki bir özel hastane giden SSK’lı Başkan’dan “70 YTL” fark ücreti istenmiş. Sinirlenen Acar, randevu almadan hastaneyi terk etmiş. Olayın detayını sohbetimizde aktaralım.

SSK neye yarıyor?
# Başınızdan özel hastanelerle ilgili tatsız bir olay geçmiş.
Ataköy’deki bir özel hastaneye iki hafta önce göz muayenesi olmak için gittim. Böbrek nakli olduğum için kortizon kullanıyorum. Saat 10.30’du. Bana 11’e randevu verdi. Görevliler, sosyal güvencemin olup olmadığını sordu. Ben de “Var SSK” cevabını verdim. “Tamam. Muayane olmak için ayrıca 70 YTL ödeyeceksiniz” dediler.
# Şoke oldunuz tabii.

Benim anlayamadığım şu; Özel hastanede göz muayenesi ne kadar ki benden SSK haricinde 70 YTL istiyorlar? Zaten bugün sosyal güvencesi olmayan bir vatandaş da 70 YTL’ye her hastanede göz kontrolünden geçebilir. O zaman SSK neye yarıyor?

# Tepkiniz ne oldu?
Muayene olmadan o özel hastaneden çıktım. Telefonumu da aldılar. Ararlar sandım ama aramadılar.

# Bir de siz Böbrek Hasta Haklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (BÖHAK) Genel Başkanısınız.

Evet. Tepki için bu özel hastaneyi tüm üyelerime de yayacağım. Kendilerine de söyleyecektim bunu. Ama aramadılar maalesef. Talep ettikleri, mantığa aykırı bir ücret!

# Gittiğiniz özel hastane, anlaşmalı mıydı peki?
Evet. Zaten “Sosyal güvenceniz var mı?” diye de sordu. Görevli, “Göz muayeneniz 120 YTL’dir. 50 YTL’sini SSK karşılıyor. 70’ini de siz ödüyorsunuz” dedi. Dediklerinin her biri kelime oyunu. Anlaşma yapmalasalar bile onların özel muayene ücretinin 120 YTL olduğuna inanmıyorum.

45 bin diyaliz hastası
# Siz bir kampanya başlatacaksınız.
Evet. Türkiye genelinde birçok ünlü sanatçının da gönüllü katılacağı bir kampanyanın çalışması içindeyiz. Hiçbir sosyal güvencesi ve maddi birikimi olmayan böbrek hastalarına yardımı amaçlıyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine baktığımız zaman; Türkiye’de 45 bin diyaliz hastası var. 35 bini rahat biçimde böbrek nakli olabilecek durumda 6-7 bininin dışındakiler organ nakline yazılamıyorlar. Biz hepsinin organ nakline yazılması, tam masraflarının karşılanması için bir adım attık.

# Ekonomik zorluklardan organ naklinden vazgeçen hastalar var. Oranını belirtebilir misiniz?
Diyaliz hastalarının çoğu, maddi olanakları çok sıkıntılı. Bu rahatsızlık, ekonomik güç gerektiriyor. Çünkü maddi olarak iyi düzeyde olanlar da bir süre sonra darboğaza girebiliyorlar. Devlet eskiden 7-8 bin YTL para ödüyorlardı. Organ nakli üniteleri, buna ek olarak 15 bin YTL para istiyordu. Devlet, 20 bin YTL’ye ücreti çıkardı ama vatandaştan para çıkmaya da devam etti. Bu organ nakline bir köstektir.

YARIN
Sağlık Hakkı Hareketi Derneği Başkanı Dr. Mustafa Sütlaş anlatıyor...


Özel hastane dosyası-16

100 hastanın 40’ı şikayetçi
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Hasta Hakları Koordinatörü Dr. Gürsoy “Vatandaşlar en çok hizmetten faydalanamadıkları için şikayetçi” diyor

DÜN başladığımız İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Hasta Hakları Koordinatörü Uzman Dr. Gülsüm Önay Gürsoy ile söyleşimize bugün devam ediyoruz. Dr. Gürsoy, vatandaşların hastaneler konusunda en fazla “Muayene olamadım”, “Film çektiremedim”, “Tıbbi hizmet alamadım” şeklinde şikayette bulunduklarını belirterek “Birkaç yıl önce, Yüzde 80’i buluyordu şikayetler. Bu yıl yüzde 40’a düştü” açıklamasını yaptı. Gürsoy ile söyleşimizin son bölümüne geçiyoruz.

# Hasta hakları ihlalinde en fazla karşılaşılan sıkıntı nedir?
Biz şuna bakıyoruz. (Odanın duvarındaki panoyu gösteriyor) Panoda hasta haklarının neler olduğu belirtilmekte. 2003 yılından itibaren tüm kurumlarımıza dağıtmış durumdayız. Amacımız, hasta hakları konusunda vatandaşlarımızı bilinçlendirmek. İhlal olup olmadığı konusunda, esas aldığımız ana metin-bizim anayasamız-da bu panoda yazan maddelerdir. Bu maddelerden herhangi birinin ihlal edildiğini hasta düşünüyorsa hemen birimlere başvurabilir. En çok sıkıntı ise, birinci maddede belirtilen “Hizmetten Faydalanma Hakkı”nda yaşanıyor. Yıllardır böyle.

# Neden bu madde sıkıntılı?
Çünkü İstanbul çok büyük bir şehir. Sağlık kuruluşları da bu büyük şehire yetmiyor.

# Başvurular nasıl oluyor?
Vatandaşlar, “Muayene olamadım”, “Film çektiremedim”, “Tıbbi hizmet alamadım” şeklindeki başvurular, ilk sırayı alıyor. Bu da bizi şaşırtmıyor. Hizmetle ilgili sıkışma noktalarını bizler de biliyoruz. İyi olanı ise her yıl bu oranın azalması. Birkaç yıl önce, Yüzde 80’i buluyordu şikayetler. Bu yıl yüzde 40’a düştü. İkinci şikayet ise; “Saygınlık ve Rahatlık Görme” yönünde. Hastalar, artık bilinç kazanıyorlar. “Hastanede kötü muamele gördüm. Bana saygı gösterilmedi” ifadeleriyle de başvuru yapabiliyorlar. Vatandaşların üçüncü en fazla şikayet ettikleri konuysa, “Bilgi Edinme Hakkı”dır. Bu, kişinin hem hastalıklarıyla ilgili bilgiyi almak, hem de gittiği sağlık kurumundan nasıl yararlanacağıyla ilgili temel haklarını içerir. Öncelikle bu sorunu çözmek istiyoruz. Sonuçta hizmetle ilgili meseleler, daha fazla yatırım gerektiriyor. Ama bilgi vermek, sağlık çalışanlarının eğitimiyle düzelebilecek bir olaydır. Hastaların da sıkça şikayet ettikleri konulardan biri olmaya başladı. Bu yıl, bu konuyla da ilgili özel eğitimler de planlamış durumdayız.

# Hastanın bilgi alma hakkı nedir kısaca?
Hastanın iki durumda bilgi alma hakkı vardır. Bunlardan birincisi, kendi tıbbi durumu, tedavisi, tedavisi olmazsa ne olacağı gibi soruların cevabını, sağlık çalışanı vermek zorundadır. İkincisi, o sağlık kurumundan nasıl faydalanacağıyla ilgili soruyu ise o sağlık kurumunun idaresi çözmek zorundadır. Bu sorunun cevabını hekimden veya sağlık çalışanından beklememeliyiz. Bunun için özel danışma hizmeti oluşturulması gerekir.

# Başka istatistiki bilgiler var mı elinizde?
Şikayette bulunan hastaların büyük çoğunluğunu 40 yaş üzeri hastalar oluşturuyor. Yaş düzeyi yüksek olan hastalara yardımcı olmak bizi sevindiriyor. Kadınlar daha fazla başvuruyorlar. Bu yıl 7 bine yakın kadın, 5 bin civarında erkek başvurmuş. Eğitim seviyesi açısından bakıldığından ise, lise ve altı ulaşıyor. Kurullara ise daha yüksek eğitim düzeyli bireyler ve özellikle de kadınlar başvuruyor. En çok şikayet edilen sağlık çalışanları ise, idari personeldir. Geçmiş yıllarda uzman hekimlerdi. Bu yıl idari personel uzman hekimleri geçti. Şikayetler bize daha çok polikliniklerden geliyor. Oran 6 bin. Yatan hasta, genellikle şükrediyor ve şikayet etmiyor. Onun için yatağa kavuşmak bile önemli nitelik olabiliyor.

# Şikayetler nasıl sonuçlanıyor peki?
Kurullar, şikayetleri kimin lehine sonuçlandırmış? Bu gerçekten çok önemli. İstatistiklere baktığımızda yüzde 38 çalışan lehine sonuçlanmış. Yüzde 54 hasta lehine sonuçlanmış.

# Sağlıktaki yeni düzenlemelerle birlikte sevk sistemi de değişti. Artık devlet hastaneleri özel hastanelere hastayı gönderebiliyor. Özel hastanelerde far ücreti değişiyor. Bununla ilgili vatandaş şikayeti size geliyordur mutlaka.
Özel hastanelerde hasta hakları birimleri olmadığı için müdürlükte özel hastanelerle ilgili şubemize geliyor. Bize hasta hakları ihlaliyle ilgili görüş soruyorlar. Görüş yazısı yazıyoruz. Hastanelere yerinde standart ve plansız denetim yapıyoruz. Buraya günde birkaç vatandaşımız bizzat müdürlüğe gelerek şikayetlerini dile getiriyorlar.

Vakıf olmasa özel hastanenin kapısından geçemezdim
10 yıldır diyalize bağlı yaşayan Mehtap Aydınlı dar gelirli bir ailenin kızı. Özel hastaneye haftada 750 YTL öderken imdadına bir vakıf koşmuş

MEHTAP Aydınlı, hüzünlü biraz da boynu bükük bir genç kız. İsyan ediyor bazen yaşam koşullarına, “Paranın gözü kör olsun” diyor. Ama yılmıyor, yılmayacak. Vanlı dar gelirli bir ailenin kızı olan Mehtap, böbrek yetmezliğinden 10 yıldır diyalize bağlı yaşıyor. Aile, kızlarının derdine çare olabilmek için varını yoğunu satıp İstanbul’a taşınmış. İlk geldiklerinde Avcılar’daki özel hastaneye günlük diyaliz için 250 YTL ödüyorlarmış. Sonra Küçükçekmece’de bir vakıf genç kızın imdadına koşmuş. Dosyanın bulunduğu Kartal Devlet Hastanesi’nden ise 10 yıldır nakil için çıt çıkmamış. O şimdi sağlığına kavuşacağı günü bekliyor, sabırla.

Sosyal güvencen var mı?
Yeşil kartım var. Ancak vizesi doldu. Kaymakamlık vizeyi tazelemek için doğduğum yer olan Van’daki malvarlığımı araştırıyorlar. Hiçbir şeyimiz yok. Epilepsi hastasıyım aynı zamanda. Çok pahalı. Ama kullanamıyorum.

Diyalize hangi hastanede giriyorsun?
Avcılar’da bir özel hastanede. Diyaliz masraflarımı Küçükçekmece’de bir vakıf karşılıyor. Vakıf olmasa evde çürür giderdim. Özel hastanenin kapısından geçemezdim. İstanbul’a ilk geldiğimde bir günlük diyaliz için 250 YTL ödüyordum. Haftada üç gün diyalize girmek zorundayım. İla kullanmam ve diyaliz iğnesi kullanmak zorundayım. Maalesef kullanamıyorum.

10 yıldır diyalize bağlısın. Hastane, “Böbrek çıktı. kontrole gel” demedi mi hiç?
Hayır. Bekliyorum...

Böbrek nakli için ne yapman gerekiyor?
Dosyamı hazırladım. Kartal Devlet Hastanesi’nde bekliyor. Kartal Devlet Hastanesi’nde böbrek çıkarsa nakil için 15 bin YTL operasyon parası istiyorlar benden.

Senin ve ailen için yaşam zor mu?
Aileme maddi ve manevi büyük bir yük olduğumu düşünüyorum. Van’da Yüzüncü Yıl Hastanesi, bize 50 kilometre uzaklıktaydı. Sabahın köründe babam beni sırtında taşırdı. Van’ın karını kışını bir ben bilirim. Babam kapımızın önünde biriken karları temizler beni kaldırır hastaneye taşırdı. Ayrıca benim 14 yaşında trafik kazası geçiren felçli bir kardeşim var. Onun bakımı da var. Çok üzülüyorum durumuma çok.

YARIN:Hasta Hakları Dernek Başkanı, 70 YTL’lik muayene ücretini duyunca tedaviden vazgeçti

Gülçin Günay


15. Bölüm : Özel hastane dosyası

Özel hastaneler de hasta hakları birimleri kuracak
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Hasta Hakları Koordinatörü Uzman Dr. Gülsüm Önal Gürsoy, sadece devlet hastanelerinde olan hasta hakları birimlerinin özel hastanelerde de oluşturulacağını müjdeledi

HASTA ve hasta yakınları, devlet hastanelerinde şikayetlerini hasta hakları birimlerine bildirebiliyorlar. Özel hastanelerde ise şimdilik böyle bir birim yok. Büyük şehirlerde nerdeyse tüm semtlerde hizmet veren özel hastaneler, sağlıktaki yeni düzenlemelerle birlikte dolup taşmaya başladı. Ancak hastanelerde vatandaşların şikayetleri maalesef sessiz kalıyor. Bu konuyu ve daha birçok soru işaretini, İstanbul’da sağlıkla ilgili en yetkili merci olan İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Hasta Hakları Koordinatörü Uzman Dr. Gülsüm Önay Gürsoy’a sorduk. Vatandaş, hastaneye düştüğünde sağlık haklarını biliyor muydu ve özel hastanelerde böyle bir birim oluşturulacak mıydı? Dr. Gürsoy, ilk soruda müjdeyi verdi: “Özel hastanelerde hasta hakları birimlerinin oluşturulması için yasal adımı atacağız” Söyleşimize geçiyoruz.
Okurlarımızdan gelen şikayetlere bakıldığında, vatandaşın hastaneye gittiğinde haklarını bilmediği gerçeği yüzüne çıktı. Yorum yapabilme yetkisine sahip biri olarak size soruyorum: Bu, doğru bir yargı mı?

Hastaların haklarını bilmeleri, çok uzun bir zaman isteyen süreç. Bu, kültürel dönüşüm gerektiren bir durum. Ancak dönüşümün yolu, zeminleri var ederek açılır. Eskiden hastaların bunu öğrenecekleri bir uygulama aracı hiç yoktu, sağlık hizmetleri içinde. Şimdi en azından bunu öğrenecekleri hasta hakları kurumları ve birimleri mevcut. Bu bir adımdır. Ancak otomatik olarak birkaç yıl içinde tüm hastaların ve toplumu yönde geliştirmesi mümkün değildir. Sadece önünü açar.
Hasta hakları kurul ve birimleri sadece devlet hastanelerinde işliyor. Özel hastanelerde niye yok bu birimler?

Şimdilik böyle. Üniversite hastanelerine de özendirici oldu. Ama biz daha çok özel hastanelere özendirici olsun istiyoruz. Uygulama önergemiz maalesef onları kapsamıyor ama en kısa sürede özel hastaneler üzerine de bu uygulamayı zorunlu tutmak, gündemimizde. Henüz yasal adımı atmış değiliz.

Ne zaman o adımı atacaksınız peki?
Çok yerleşik özel kurumlarda hasta hakları birimleri var. Ancak İstanbul’da çok sayıda özel sağlık kuruluşu var. Hepsinde böyle bir uygulama yok. Gündemimizde olan bir konu. Özel hastanelerde de hasta hakları birimlerinin oluşmasına çalışacağız.
Hasta veya hasta yakını hastaneden veya doktordan şikayetlerini ilettiğinde kurulun yaptırımı ne oluyor?

Hasta hakları birimlerinde sorun çözülemiyorsa kurala taşınıyor. Kurul, haftada bir veya 15 günde bir toplanıyor. Dilekçeleri inceliyor ve karara bağlıyor. Bu karara bağlayan kurul, her kesimi temsil eden kişilerden oluyor. Hem çalışanın hem de hastanın hakları sivil toplum örgütlerinin de idari haklar da gözetiliyor. Dolayısıyla çok bileşenli, çoğulcu bir kurul. Bu kurul, “Bu sağlık çalışanı şu cezayı alsın veya almasın” gibi değil; Yalnızca “Hasta hakları ihlali var mı yok mu” buna karar veriyor. “İhlal var” diyorsa konuyu idari hukukun işlemesi varsa idareye teslim ediyor. Ondan sonraki aşama, artık idarenin insiyatifinde. İhlal olan durumla ilgili soruşturma başlamış oluyor. Konunun ağırlığına göre de sağlık çalışanına ceza uygulanıyor. Ceza alma sözkonusuysa o ay içindeki döner sermayesinden kesinti uygulanıyor. Ama her başvaruda ihlal olduğu anlamına gelmiyor. Zaman zaman hastalar da ihlal iddiasında bulunabiliyorlar.

YARIN:En fazla hangi hasta hakkı ihlal ediliyor?

Okur şikâyetleri
GÜLTEPE’DE özel bir hastanenin çocuk servisinde tahmin edemeyeceğiniz kadar çok sayıda çocuk doktoru var. Doktor sirkülasyonu ise inanılmaz ölçüde. Bir kez gördüğünüz doktoru bir daha gittiğinizde görebilme olasılığınız yok. Hem de çok kısa sürede bu değişim gerçekleşiyor. Bir ay içinde 3 kez gittiğimiz ve her birinde farklı doktorlarla görüştüğümüz hastanede kızıma antibiyotik tedavisi uygulandı. En son gittiğimizde ise doktor, kızımın herhangi bir sorununun kalmadığnıı, antibiyotiğe üç gün daha devam etmemiz halinde tedavinin sona ereceğini belirttiler. Tedaviye devam ettik. Ancak üçüncü günün sonunda kızımın kulak ağrısı ve öksürmesi üzerine farklı bir hastaneye gittik. Doktor kızımın zatürre olduğunu söyledi ve bir reçete verdi. Özel hastane doktorlarına güvenim kalmadı! B.Ç.-İstanbul

Gülçin Günay




14. Bölüm Özel hastane dosyası

Gece boyu SSK’lıya bakacak dişçi aradı
Asgari ücretli Arslan, bir gece dişi ağrıyan kardeşi için hastane aramaya başladı
Devlet hastanelerinde dişçi yoktu, özeller de sigortalıya bakmıyordu. Sonunda bir
diş hekimine ulaştılar ancak yapılan masraf, asgari ücretin dörtte birini alıp götürdü

25 yaşındaki Gökhan Arslan’ın öyküsü, sadece bir sağlık vakası değil. Onun öyküsü, Türkiye gerçeğini de gözler önüne seriyor aslında. Ayda 416 YTL kazanan ve akraba desteğiyle yaşamını devam ettiren Arslan’ın, güzeller güzeli 16 yaşındaki kızkardeşi Serpil Arslan’ın bir gece diş ağrısı tutar. Ertesi günü okula gidecektir ama geceyarısı olmasına rağmen uyuyamıyordu. Ağabeyine seslenir: “Ne olur doktora gidelim. Dayanamıyorum!” Gökhan, kızkardeşini aldığı gibi İkitelli’deki evlerinin en yakınındaki özel bir hastaneye götürür. Ancak hastanenin girişinde, yetkilinin “SSK ile anlaşmamız yok” cümlesiyle karşılaşırlar. Zaman kaybetmeden taksiye atlarlar ve Bakırköy Devlet Hastanesi’ne giderler. Bu kez hastanenin acilinde diş doktoru yoktur. Yine bir özel hastaneye yönlendirilirler. Burada da doktor yok...4’üncü hastaneye vardıklarında Gökhan Arslan, elini cebine atar ve yutkunur. Maaşının nerdeyse 4’te biri gitmiştir yollarda. Söyleşimize geçiyoruz.

“Anlaşmamız yok”
Hastane hastane dolaştığınız o günü anlatabilir misiniz?
Geçen hafta bir akşam Ticaret meslek lisesi öğrencisi 16 yaşındaki kız kardeşim Serpil Arslan’ın diş ağrısı tuttu. Öyle bir ağrı ki uyuyamıyordu. Kardeşimle birlikte evimize yakın diye İkitelli’deki özel bir hastaneye koştuk. SSK’lıyım. Bu özel hastane, “SSK ile anlaşmamız yok” dedi. Biz de çaresiz Bakırköy Devlet Hastanesi’ne gittik. Devlet hastanesi, “Acilde diş hekimimiz yok” diyerek kapıdan bizi çevirdi. Bir taraftan da kız kardeşimin feryatları yükseliyordu. Biz de taksiyle yine o civardaki özel bir hastanede aldık soluğu. Üçüncü kez geri çevrildik.
Neden?
Bu özel hastanenin de diş doktoru yoktu çünkü. Son kez yine bir özel hastanenin yolunu tuttuk. Çünkü çevrede çok sayıda özel hastane var. Orada kardeşimin dişine müdahele edildi. Tabii aradan saatler geçmişti.

Peki ne kadara maloldu tüm bu turlar?
Toplam 95 YTL. Özel hastaneye, 45 YTL muayene ücreti ödedim. 20 YTL ilaç, 30 YTL de taksi ücreti. Belki sizin için bu para, hiçtir ama ben asgari ücretle çalışan bir işçiyim. Bir gecede ödediğim ücret, benim maaşımın 4’te biri. Sağlık Bakanlığı bu konuyla derhal ilgilenmeli. Tüm gecemiz dişçi aramakla geçti, koca İstanbul’da. Onca para ödedik. Ne biçim adalettir bu?

“Akrabalarım destekliyor”
Ailenize bakmakla mükellef misiniz?
Evet! Babam 1999’da vefat etti. Annemle ayrılmışlardı zaten. Kızkardeşimle hayat mücadelesi veriyoruz koca şehirde. Onun okul masrafları bana ait. Kıt kanaat geçiniyoruz. İkitelli’de oturduğumuz eve 350 YTL kira veriyoruz.

Ayda elinize ne kadar geçiyor ki?
416 YTL kazanıyorum. Akrabalarım bazen yardım edip destek çıkıyor. Tek isteğim, kızkardeşimin okuması ve iyi bir işe girmesi.
Özel hastanelerle ilgili daha önce başınızdan acı bir olay geçmiş miydi?
Benim değil de 29 yaşındaki kuzenimin başından bir olay geçti. Kuzenim, Halkalı’daki bir özel hastanede apandisit ameliyatı olacaktı. Tetkikleri tamamlandı. Operasyon tarihi belirlendi. Ancak kuzenim, hastane görevlilerinin tavırlarından işkillendi, o özel hastaneye pek güvenemediği için orada ameliyat olmaktan vazgeçti.

YARIN:İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü
ne diyor?

Okur şikâyetleri
BAKIRKÖY’DEKİ bir özel hastanede geçen yıl kızım için doktarla bademcik, geniz eti ve kulaklarına tüp takılması konusunda anlaşarak ameliyata karar verdik. Doktora, ameliyatı bizzat kendisinin yapıp yapmayacağını sorduğum da “Kuşkunuz olmasın. Ben yapacağım” cevabını aldım. Operasyon başlangıcında kendisi bizi ziyaret etmedi ve ameliyattan sonra bizi aydınlatmak amacıyla yanımıza geldi ve operasyonun iyi geçtiğini söyledi. Çocuğuma yapılan tüpün nasıl olduğunu sorduğumdaysa doktorun yanıtı şöyle oldu: “Çocuğa tüp takmaya gerek yok!” Biraz geçtikten sonra ise yanımıza gelerek tüpü tüktığını ama bini odasında söyleyeceğini belirtti. Çelişkili ifadelerini anlayamadık bu doktorun. Meğer bu kişi, anestezistmiş ve ameliyatı farklı bir doktor yapmış. Kaygılarım çok derin. Nasıl bir durum bu anlayamadık!
C.T.- İstanbul


Hastanın sahip olduğu haklar
Kurum ve Kuruluş Yetkililerinin Görevi
Madde 48: Sağlık kurum ve kuruluşlarının yetkileri, bu yönetmelikte ve diğer mevzuatta belirtilen hasta haklarının lafzına ve ruhuna uygun olarak kullanılabilmesine yardımcı olmak amacıyla bu yönetmelikte gösterilen “Hasta Hakları”nı bir liste, tabela veya broşür haline getirerek, bunları sağlık kurum ve kuruluşunun hasta, personel ve ziyaretçiler tarafından kolayca ulaşılıp okunabilecek uygun yerlerinde bulundurmak da dahil olmak üzere gerekn bütün tedbirleri almakla mükellef ve yetkilidir.

Saklı Olan Hükümler
Madde 49: Milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması maksatları ve kanun hükümleri ile getirilen özel düzenlemeler ve sınırlamalar saklıdır. (Bitti)

Gülçin Günay




13. Bölüm

Özel hastane dosyası
Okmeydanı’ndaki bir özel hastanede doğum yapan Y.Ş., oğlunun göbek bağının yanlış kesildiğini fark etti. Telaşlanan genç kadın, hastaneye koştu. Doktor, hatasını kabul etmedi. Muayene için 57 YTL aldı

29 yaşındaki Tekstilci Y.Ş., 25 Nisan 2006 tarihinde Okmeydanı’ndaki çok ünlü bir özel hastanede doğum yaptı ve sağlıklı bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Ameliyat masrafını özel sağlık sigortası karşıladı. 3 günlük yatak ücreti olarak ise 450 YTL ödedi ve taburcu oldu. Yaklaşık bir ay geçmişti. Küçük Ç’nin göbeğinde kırmızı bir et parçası bariz biçimde görünüyordu. Telaşlandılar. SSK hastanesinde aldılar soluğu. Doktor, “Doktor hatası” dedi ve doğum yaptığı özel hastaneye yönlendirdi genç kadını. Fakat... Özetlediğimiz sağlık olayını detaylı anlatalım.
t 25 Nisan 2006... İstanbul Okmeydanı’ndaki bir özel hastanede doğum yaptınız. Bundan sonrasını sizden dinleyelim.

Doğumdan bir ay sonra iyice fark ettik ki oğlum Ç,Ş’nin göbek bağında bir problem vardı. Birbirine yapışmamıştı. Telaşlandım. Annem bebeği SSK hastanesine götürdü. Doktorlar, bebeğimin göbeğine bakıp “Nerede doğum yaptıysanız bebeğinizi oraya götürün. Çünkü göbek kordonunun kesiminden dolayı bir problem olmuş. Orada bu göbeği yakıp birleştirmeleri gerek. Geç kalmayın” demişler.

Bir ay sonra mı fark ettiniz bu hatayı?
İki hafta zaten göbeğin düşmesini bekledik. Daha sonra net olarak gördük. Çocuğun göbeğinin içinde garip bir kırmızı et parçası vardı. Önce kapanmasını bekledik. Kapanmadı. Tanıdık bir doktora daha sordum. O da “Tam bir doktor hatası! Göbek bağı kesimi yanlış yapılmış” dedi.

Özel hastaneye gittiniz mi peki?
Tabii ki. İşin ciddiyetini SSK hastanesi doktorunun “Doktor hatası” teşhisiyle kavradım. Doğum yaptığım hastaneye gittim ve Pediatri doktoruna bebeğimin göbeğini gösterip durumu anlattım. Doktor, muayene etti ve “Bizim hatamız değil” dedi ve oğlumun göbeğini yakıp birleştirdi. Kendi hatalarıydı ama benden 57 YTL aldılar. Hastane yetkililerine durumu bildirdiğim de “Nereye şikâyet edecekseniz edin” denildi ve sesleri bir daha çıkmadı.

O hastaneye asla gitmem
Hem hata yaptılar hem de hatalarının ücretini aldılar sizden öyle mi?
Evet. Ben işin maddi kısmında değilim ama bu da çok acı! Bir daha bu tanınmış özel hastaneye asla gitmem. Başka bir özel hastanede bebeğimin kontrolünü yaptırıyorum. Ama her gittiğimde de 150 YTL döner sermayeye bırakıp çıkıyorum. Aşısı sadece 60 YTL.

Doğum ne kadara malolmuştu?
Özel sağlık sigortam vardı. Ve doğum paketini kapsıyordu. Doğumumla ilgili para ödemedim ama doğumdan sonra hastanede 3 gün kaldığım için 450 YTL para ödemiştim. Bu para da çoktu.

Niye özel hastaneleri tercih ediyorsunuz peki?
Hastane ve doktor korkum var! İlk kez 27 yaşında hamile kaldığımda kolumdan kan aldırdım. Doktorlar bile şaşırmıştı. Özel hastanelerdeki bakımın ve tedavinin daha iyi olduğunu düşünüyordum.

Oğlunuzun göbeğinde kalıcı bir iz kaldı mı?
Zaman geçtikçe geçiyor. Kalmayacak. Benim ayrıca özel hastaneler konusunda bir sorunum daha oldu.

Buyurun, anlatın tabii.
Babam bundan 2,5 ay önce göz doktoruna gidecekti. SSK’dan emekli. Birkaç gün sigortadan randevu almaya kalktı. Ben de “Bu kadar uğraşma baba! Özel hastanelerin anlaşmaları var” dedim ve özel bir hastaneye yönlendirdim. Babamdan 45 YTL fark ücreti istemişler, muayene istemişler. Ne biçim bir anlaşmadır bu? Acil bir durumda orta halli bir vatandaş bu parayı nasıl ödeyecek? Anlayamıyorum bir türlü. Gerçekten bir anlaşma varsa bu durumda fark ücreti sadece 5-10 YTL olmalıdır. Babam, randevuyu almadı ve özel hastaneden çıktı.

Teşhiste şaşsalar da hesapta şaşmıyorlar
SAĞLIKTA Dönüşüm Projesiyle, sağlık sisteminde daha fazla yer eden ve devlet hastanelerinin sevkiyle dolup taşan özel hastanelere vatandaşlar tepkili. Projenin devreye girmesiyle birlikte “fark ücreti yok” diyerek orta halli SSK’lı ve Bağ-kur’luları da cezbeden özel hastaneler, vatandaştan 40 YTL’den 150 YTL’ye değişen muayene fark ücreti talep ediyor. Birçok gereksiz tahlilden geçirip döner sermayelerini çalıştırıyorlar.

Yazı dizimizin başladığı günden itibaren gazetemize yağan telefon, faks ve e postalarda özel hastanelerin karanlık yüzü, günyüzüne çıktı. Henüz yapılandırılmamış ve sisteme girmemiş sağlıktaki yeni düzenlemeler ile denetim yoksunu özel hastaneler arasındaki bağlantısızlık halkımızın acısına acı katmakla kalmayıp cebini de boşaltmakta. Böbrek sancısı çeken Hulki Oktay’a özel hastanenin “böbrekleriniz iflas etmiş” teşhisi ve 5 bin YTL ameliyat parası istemesi, endişelenen Oktay’ın devlet hastanesine gitmesi ve böbreğinin sağlam olduğunu öğrenmesi, bunun en iyi kanıtlarından. Yine Mecidiyeköy’deki özel bir hastaneye acil olarak giden Emekli bankacı S.K’den “Apandisin patlayacak” teşhisi konulması ve operasyon için 2 bin YTL talep edilmesi ancak S.K.’nin devlet hastanesine gitmesi ve böbreklerinde kum olduğunu öğrenmesi bu durumu açıkça belgeliyor. Vatandaşların, kesinlikle tek doktora kanmamalarında, birkaç doktordan doğru teşhisi bulup tedavi yollarını denemelerinde fayda var.

Hastanın sahip olduğu haklar
Madde 47: Hasta haklarının devlet memuru veya diğer kamu görevlisi olmayan personel tarafından herhangi bir şekilde ihlali halinde uygulanacak müeyyideler aşağıda gösterilmiştir:

-Kamu görevlisi olmayan personel, hakları ihlal edilen hastanın doğrudan vaki olacak şikayeti üzerine veya bu fiilerin başka şekilde tespiti halinde Bakanlık veya başka kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan bildirim üzerine, bunların özel kanunlara göre kurulmuş olan kamu kurumu meslek kuruluşları haysiyet divanlarınca disiplin cezaları ile cezalandırılabilir.
-Kamu görevlisi olmayan personelin hasta haklarını ihlallerinden doğan hukuki sorumlulukları, genel hükümlere göre doğrudan doğruya kendilerine veya bunları çalıştıran kurum ve kuruluşlara karşı veya hem kendilerine ve hem de çalıştıranlara karşı birlikte dava açılarak ileri sürülebilir.
-Kamu görevlisi olmayan personel hakkında, ceza hukukuna göre suç teşkil eden fiilleri sebebiyle cezai müeyyideler tatbik edilmesi, genel hükümlere göre doğrudan doğruya cumhuriyet savcılıklarına yapılacak ihbar veya şikayet yoluyla gerçekleştirilebilir.
(Devam edecek)

Okur şikâyetleri
GEÇTİĞİMİZ Ocak ayında İstanbul’da bir özel hastaneye hamile eşimle periyodik kontrole gittik. 11 hasta sırada bekliyordu. Ama tam 3 saat sonra bize sıra geldi. Muayene ise bu üç saate karşılık sadece 5 dakika sürdü. Doktor, bir test istedi, Test sonucunu da yarım saat sonra aldık. Test sonucunu Doktor beye göstermek istedik. Ancak kapıdaki görevli hanım “çok yorulduğu” (!) gerekçesiyle bizi azarladı. Doktor Bey tarafından da kovulduk! epi topu 5 dakikalık muayene için 4 saat beklemek, üstüne üstlük kovulmak sizce nasıl izah edilir? Demir Kılıçhan- İstanbul

BABAM Prostat CA hastası. İlaç raporunun tarihinin dolmuş olmasından dolayı yeni rapor almak için Malatya’daki bir özel hastaneye başvurduk. İlaç raporunun 4 gün sonra çıkacağını söylediler. O gün geldiğinde hastaneye gittim ve “Raporu daha hazırlayamadık. 5 gün sonra gelin” dediler. Kabul ettim. O tarihte yine hastane yolunu aşındırdım. Ama yine hastane görevlileri, “Raporunuz halen hazır değil. 2 gün sonra kesin hazır olur” dedi. Bunun üzerine çok sinirlendim ve gidip baştabib yardımcısıyla görüştüm. O da bu kez “Yarın gelip alırsınız raporunuzu” diye söylendi. Bu tarz hayati önem taşıyan bir konuda hastanenin bu tarz gayri ciddi davranmasını sizlerin takdirine bırakıyorum... Cemil Işıklıgil- Malatya

Hazırlayan Gülçin GÜNAY


12. Bölüm :Özel hastane dosyası

Ücret iki katı, ilgi sıfır
Serdar Topalhan, 2'nci derecede yanan 15 aylık oğlu Talha'yı Basmane'deki özel hastaneye kaldırdı. İzinli doktor, iki katı ücret karşılığı hastaneye geldi ancak baştan savma muayene sonunda rapor bile vermedi

YAZI dizimizin bugünkü bölümünde İzmir'den dramatik bir sağlık vakası var... İşte otomotiv sektöründe çalışan Serdar Topalhan'ın geçen yıl sonunda 15 aylık oğlu Mustafa Talha'nın kaynar suyu kazayla üzerine dökmesi sonucunda yaşanan skandal zinciri. Serdar Bey ile söyleşimize geçiyoruz.

Başınızdan geçen acı olayı özetler misiniz?
9 Aralık 2006'da saat 16.00 sıralarında sobanın üzerinde kaynayan suyu üzerine dökmesi sonucu yanan 15 aylık oğlum Mustafa Talha'yı acil olarak önce İzmir Tepecik SSK'ya kaldırdık. Burada ilk müdahalesi yapıldı. İkinci derece yanık oluşmuştu vücudunda. İçime sinmediği için ikinci gün oğlumu Basmane'deki bir özel hastaneye götürdüm.

Neden özel hastaneyi tercih ettiniz?
Vatandaşlarda genellikle "Özel hastanelerde hastanın bakımı daha iyi ve düzgün yapılır. Tedavisi itinalıdır" mantığı hakimdir. Ben de böyleyim. SSK Tepecik, gerekli acil müdahaleyi yapıp çocuğun sağ kolunu ve sağ bacağını sarmışlardı. Doktor, "3 günden önce bu sargı açılmayacak. 3'üncü günden itibaren pansuman yapılacak" demişti.

Aç-kapa yaptırdı
Ve özel hastaneye geldiniz...
Özel hastanenin girişinde hastayı öncelikle çocuk cerrahisinin görmesi gerektiğini söylediler. Ben de "Tamam" dedim. Bu kez de sekreterya, "Bugün cumartesi. Çocuk cerrahı Dr. A.U.E' yi evden çağırmamız gerekir" dedi. Onu da kabul ettim. Bu kez de "Ama normal ücret tarifesinin dışında iki kat ücret ödeyeceksiniz" denildi. Ben ayrıca SSK'lıyım. Oğlumun acısını düşündüğü için kabul ettim. Görevliler, yarım saate kadar doktorun geleceğini belirtti. 2 saat sonra doktor geldi. Çocuğumu pansuman odasına aldılar. Doktor, hemşirelere sargıların açılmasını söyledi. Sargılar açıldı. Doktor, hiçbir müdahalede bulunmadan sadece gözle bakarak "Tamam tekrar sarabilirsiniz" dedi hemşirelere. Tekrar sargıladılar oğlumu.
Kısaca doktor, oğlunuzla ilgilenmedi.

Evet. Doktor, iki günde bir çocuğun pansumana gelmesi gerektiğini söyledi. Ben de "Doktor Bey, oğlumun ilk müdahalesi, Tepecik SSK'da yapıldı. Oradaki doktor, 3 günden önce sargının açılmaması gerektiğini ve 3 günde bir pansuman yapılması gerektiğini söylemişti" dedim. Doktor, yine kayıtsızca "Orada niye öyle söylemişler bilmiyorum. Ben de böyle söylüyorum" dedi. O zaman çaresizce "Ne yapmalıyız bundan sonra?" diye sordum. "Çocuğunuza iyi bakın" dedi sadece. "İyi bakmaktan kastınız nedir?" diye sordum bu kez. "İyi bakın dedim işte" diye ilgisizce cevap verdi. Tatsızlık yaşandı.

t Ne yaptınız peki?
Rapor vermedi
Doktorun ilgisiz tutumuna çok sinirlenmiştim. Çocuğumu aldım ve iki katı ücreti ödeyip hastaneden çıktım. Ege Üniversitesi Hastanesi Plastik Cerrahi servisine gittik. Çocuğumun tedavisine bu hastanede bir süre devam ettik. Ancak özel hastaneyle ilgili bir sorunum daha vardı. Azar işittiğim özel hastaneden ferdi kaza sigortamın talep ettiği doktor raporunu alamadım!

Nasıl alamadınız?
Özel hastane doktoruna, çocuğumun tüm tedavi masraflarını özel sağlık sigortamın karşılayacağını, bununla ilgili de sigortamın benden sicil raporu istediğini belirttim. Doktor, "Böyle bir rapor vermem" dedi. Orna gayriresmi bir evrak istemediğimi, çocuğumu muayene ettiğine dair bir kağıdı talep ettiğimi belirttim. Verilmedi. Mağdur oldum.

Ne kadara maloldu bu tedavi?
İşin maddi boyutunu aslında ilk başta hiç daşanmedim. Çünkü çocuğum küçüktü ve yanıklar çok derindi. Yürümesinde bir problem oluşabileceği söylenmişti. İz kaldı sonuçta. Gelecekte belki estetik operasyon geçirebilir. Ege Üniversitesi Hastanesi'nde oğlum yaklaşık 45 günlük bir tedavi gördü. Bu tedavi boyunca özel hastanesinde 2 saat için verdiğim paranın 10'da birini bile ödemedim.

Hastanın sahip olduğu haklar
Kamu Personeli Hakkındaki Müeyyideler
Madde 46: Hasta haklarının devlet memuru veya diğer kamu görevlileri tarafından ve görevleri sırasında herhangi bir şekilde ihlali halinde uygulanacak müeyyideler aşağıda gösterilmiştir:

-Kamu görevlisi olan personelin fiilinin niteliğine göre, soruşturmacı tarafından hakkında disiplin cezası teklif edilmiş ise mevzuatın uygun gördüğü disiplin cezaları yetkili amir veya kurullarca usulüne göre takdir edilir.

-Hak ihlali aynı zamanda ceza hukukuna göre suç teşkil ettiği taktirde, memur olan personel hakkında, Memurun Muhakamatı Hakkında Kanunu Muvakkat hükümlerine göre yapılan soruşturma sonucunda lüzum-u muhakeme kararı verilirse dosya Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilerek ceza davası açılması ve böylece personel hakkında fiiline uygun bulunan ceza-i müeyyidenin tatbiki sağlanır.

-Anayasa'nın 40. Maddesinin ikinci fıkrası, 129. Maddesinin beşinci fıkrası ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13. Maddesi ve ilgili diğer mevzuat uyarınca; Memurların ve diğer kamu görevlilerinin hukuki sorumluluğu doğrudan doğruya memur aleyhine açılacak dava yoluyla gerçekleştirilemez. Dava, 43. maddede gösterilen usule göre ancak idare elayhine açılabilir. Bu personelin hukuki sorumluluğunun doğması, idare aleyhine açılacak dava neticesinde tazmin kararı verilmesine bağlıdır. Kamu görevlisi personelin verdiği zarar, mahkeme kararı üzerine idare tarafından tezmin edildikten sonra, musebbibi olan sorumlu personele rücu edilir.
-Kamu görevlisi personelin mesleklerini, resmi görevleri dışında serbest olarak icra etmekte iken işledikleri fiillerden dolayı haklarında 47. Maddeye göre işlem yapılır.
(Devam edecek)

YARIN:İstanbul'da özel hastanede doğum esnasında doktor ne hata yaptı?

Gülçin Günay



10. Bölüm Özel hastane Dosyası

.

Yeğen: Böbreklerin iflas etmiş Dayı: Sadece taş... Sorun yok
Hulki Oktay, sancıyla Acıbadem’de bir özel hastaneye gitti. Doktorun teşhisi, “Böbreğiniz iflas etmiş, alacağız” idi Kuşkuyla gittiği devlet hastanesindeki doktor, “Sadece taş var” dedi. İki doktorun dayı-yeğen olduğu ortaya çıktı
İSTANBUL’DA kırtasiye sahibi Mehmet Hulki Oktay (52)’ın yaşadıkları, günümüz Türkiye’sinin sağlık sektörünü gözler önüne seriyor. Bir hayli trajik olan öykü, 6 yıl öncesine dayanıyor. Bir gün işyerinde böbreklerinde sancı hisseden bir çocuk babası Oktay’ı arkadaşları, yakınlardaki bir özel hastaneye kaldırıyor.

Acıbadem’deki özel hastanenin doktoru S. Bey, bir dizi tahlil ve ultrasondan sonra iğneyle acısı hafif dinmiş Oktay’a, “Böbreklerinizden biri iflas etmiş. Diğerini ameliyatla kurtarabilirsek ne ala!” diyor. Panikleyen Mehmet Bey, işlerini bahane ederek doktorun elinden zor kurtuluyor. Ve hiç vakit kaybetmeden Bostancı PTT Hastanesi’ne gidiyor. Hastanenin doktoru F. V., gerekli işlemlerden sonra Mehmet Bey’e dönüyor ve “Geçmiş olsun! Böbrekleriniz sağlam. Sadece birinde taş tıkanmış” diyor. Tuhaf duygular içindeki adam, “Ama” diyor ve özel hastanenin raporlarını iletiyor. Doktor F.V. doktorun ismini soruyor. Öğrenince de acı acı gülmeye başlıyor. Sonradan öğreniliyor ki iki doktor, dayı-yeğen. Trajikomik olayı detaylı aktaralım.

Sağlam böbrek gidiyordu
6 yıl önce başınızdan geçen acı olayı özetleyebilir misiniz?
Böbreğimde yıllardır taş oluşuyordu. Düşürüyordum kendi kendime. Hastaneye gitmeyi hiç sevmem. Bir akşamüstü Koşuyolu’ndaki işyerimde çalışırken dayanılmaz sancı başladı böbreklerimde. Ağrıdan yerimde duramıyordum. Arkadaşlarım beni yakın diye Kadıköy Acıbadem’deki bir özel hastaneye kaldırdılar. Ürolog S. Bey, tahlil ve ultrason istedi. Sonra da bir iğne yaptı. Ağrım hafifledi. Tahlil sonuçlarını doktor benden önce almış. Polikliniğine çağırdı. Gittim. Doktor şaşkın biçimde “Siz nasıl ayakta durabiliyorsunuz?” “Ne oldu” diye sordum panikle. “Durumunuz çok vahim. Böbreğinizin biri iflas etmiş. Diğerini de kurtarabilirsek ne ala!” dedi. Bunu duyunca betim benzim attı. Sanki beynimden aşağı kaynar sular döküldü.

Gerisinde ne dedi?
Doktor, hiç bozuntuya vermeden, “Bugün hastaneye yatacaksınız. Hiçbir yere gidemezsiniz. Yarın sabah da ameliyat olacaksınız” dedi. Ben de korkuyla “Neden dolayı ameliyat olacağım?” diye sordum. “Bir böbreğiniz bitmiş. Onu alacağız öncelikle. Diğerindeki taşları kıracağız. Kurtarabilirsek çok iyi olur” diye cevapladı doktor.

Bu operasyonun maddi külfeti ne kadar olacak?
Doktor kafasında şöyle bir hesap yaptı. “4-5 milyar liraya çıkar ameliyat masrafı” dedi. SSK dışında özel sağlık sigortam da var. Doktora bunu hatırlatıp “Mühim değil” dedim.

Peki ameliyat için hazırlandınız mı?
Aslında biraz şüphem biraz da işle ilgili düşüncelerim vardı. Doktora, “Hemen hastaneye yatamam. İşlerimi ayarlamam gerek” dedim. Doktor, “Boşverin! Siz yarına bile çıkmayabilirsiniz” diye durumun vehametini göstermeye çalışıyordu. Ben ısrarcıydım. “İşlerimi toparlamam gerek” diyordum. En sonunda da “Gidiyorum” dedim.
İnatlaşma sonucu hastaneden çıkabildiniz.

Sonunda Dr. S. Bey, telefonumu aldı. Ben de filmleri toparladım. Hastaneden çıktım. Hemen Bostancı PTT Hastanesi’nde aldım soluğu. Narkoz servisinde bir akrabam var. Ona durumu anlattım. Filmlere baktı. Akrabam, “Sabah Dr. F. V. var. O, incelesin. Aciliyet durumuna göre seni aydınlatır. Sıkma canını!” dedi. Sabahı zor ettim. Hastaneye koştum. Dr. F. Bey tahlil sonuçlarını inceledi ve şöyle dedi: “Tamam, taş böbrek girişini veya çıkışını-tam hatırlayamıyorum- tıkamış. Taşın alınması gerekir. 3-4 gün sonra ne zaman istersen gel nakroskopi ile taşı alalım” dedi.
Kısaca böbrekleriniz iflas noktasına gelmemiş.Sorun sadece taşların oluşması.
Evet böbreklerim çalışıyormuş. Buna da zor inandım. Düşünün! Bir hastane doktoru bana böbreğim için olumsuz sonuçlar söylüyor. “Birini kesip alacağız. Diğerini kurtarabilirsek ne ala!” diyor. Ne kadar ürkütücü! O duygu bende bir süre egemen oldu.

Doktor dayı acı acı güldü
Peki özel hastane doktorunun sonuçlarını bildirmediniz mi devlet hastanesinin doktoruna?
Söylemez miyim? “Doktor Bey, bir hastanede böyle bir teşhis konuldu bana” dedim. Hangi hastane olduğunu sordu. Hastanenin adını öğrenince doktoru sordu. “Ürolog S. Bey” dedim. Doktor, bana acı acı güldü. Sonradan öğrendim ki bu doktorun yeğeniymiş o özel hastanedeki doktor. Neyse acil bir durum olmadığı için işime geri döndüm. Ertesi gün Acıbadem’deki özel hastanenin doktoru beni aradı. “Nasılsınız? Hastaneye gelmeyince meraklandım” dedi. “Bir şeyim yok. Geleceğim” dedim. Tabii ki gitmedim. 4 gün sonra PTT hastanesine yattım. Ameliyat oldum ve çıktım.

Aradan 6 yıl geçti. Sağlık durumunuz nasıl?
Dediğiniz gibi 6 yıla rağmen böbreklerimde herhangi bir sorun yok. Taş oluşumu da ağrı da hiçbir problem yok.

Hukuksal yolları hiç denemediniz mi?
Kafama yıllar geçince dank etti! Neden mahkemeye vermedim özel hastane doktorunu diye kendi kendime sordum. Bu doktor sağlam böbreğimi alıp acaba satacak mıydı? Bunu da düşünmedim değil. Ayrıca bu yıl da başıma yine üzücü bir olay geldi.

Aktarabilir misiniz?
Yine bir gün pastanede çayımı yudumlarken fenalaştım. Çayı bile içemedim. Kardeşimi aradım. “Ne olur beni hastaneye götür” dedim. Kendimi iyi hissetmiyordum, içime bir sıkıntı çökmüştü. Yine önceki olayın geçtiği hastaneye çok yakındık. 50 metre vardı aramızda. Kardeşim apar topar beni oraya taşıdı. Kolum uyuşmaya başlamıştı. Gözlerim karardı. Hastane kapısında iyice kendimi kaybettim. Acile alınmışım. Kendime hafif geldiğimde şunu hatırlıyorum: Ameliyathanede başımda bir doktor vardı. Profesörmüş. Sesini algılayabiliyordum. Şöyle diyordu: “Hemen karar verin! Kalbinize ya stent takacağız ya da ameliyat olacaksınız. 3 damarınızda tıkanıklık var.”
Sigortayı dolandırıyorlar

O durumdayken size soruyor...
Evet! İnanılır gibi değil...Doktor benden bu ölüm-kalım savaşında sanki kolay bir kararmış gibi bir yöntem bekliyor. Hatta bana “Hemen karar verin! Hazır değilseniz başka bir acil hastayı ameliyata alacağız” dedi. Aklıma 6 yıl önceki olay geldi. Kendi kendime “Eyvah! Beni kesip biçecekler” dedim. Kendimi de toparlayamıyordum. Yakınlarım dışardaydı. O an 6 yıl önce yaşadığım acı tecrübeyle “Stent takın” diyebildim. Çok kısa sürede stent takıldı. Odaya çıkardılar. “3 gün hastanede yoğun bakımda yatmalısınız. Ayrıca stent kalıcı bir çözüm değil. Muhakkak operasyon geçirmelisiniz” dedi doktor. 3 gün yattım. Özel Sigorta’dan 13 bin YTL aldılar. Aslında 3 gün yoğun bakımda yatmam gereksizmiş. Ama hastane, sigortadan para almak için bu yolu deniyormuş.

Şüpheleriniz sona erdi mi?
Hayır. Aradan 4 gün geçti. Başka bir özel hastanenin çok ünlü kalp cerrahı B. S.’e gittim. Tetkikler sırasında yine fenalaşmaya başladım. Asistanları diğer özel hastanenin benimle ilgili verdiği dosyayı inceledi. Sonuç olarak “Durumun acil. En fazla 3-4 gün içinde ameliyat olman gerek” dediler. Ameliyat oldum. 3 damarım değişti. 6 ay geçti. Gayet sağlıklıyım.

YARIN:İki devlet hastanesi ve bir özel hastane yüksek ateşli Küçük M.’ye menenjit teşhisini neden koyamadı?

Hastanın sahip olduğu haklar
Müracaat, Şikâyet ve Dava Hakkı
Madde 42: Hastanın ve hasta ile ilgili bulunanların, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü müracaat, şikayet ve dava hakları vardır.

Sağlık Kurum ve Kuruluşlarının Sorumluluğu
Madde 43: Hasta haklarının ihlali halinde, personeli istihdam eden kurum ve kuruluş aleyhine maddi ve manevi veyahut hem maddi ve hem de manevi tazminat davası açılabilir. Ancak aleyhine dava açılacak merciinin kamu kurum ve kuruluşu halinde;
-2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12. Maddesine göre; Hakkın bir idari işlem dolayısıyla ihlal edilmesi halinde ilgililer, doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine dava açma süresi içerisinde tam yargı davası açabilirler.

-Aynı kanunun 13. Maddesi uyarınca, zarar verici eylemin öğrenildiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde maddi ve manevi tazminat olarak istenilen tazminat miktarı ayrı ayrı gösterilerek idareye müracaat edilmesi ve talebin açıkça veya zimnen reddi halinde kanuni süresi içinde idari yargı mercilerinde dava açılması gerekir.

Devlet Memuru veya
Diğer Kamu Görevlisi
Personelin Sorumluluğu

Madde 44: Bu yönetmelikte gösterilmiş olan hasta haklarının zfiilen kullanılmasına mani olan veya bu hakları başka şekilde ihlal eden personelin, cezai, mali ve inzibati sorumluluklarının tamamı veya bunlardan bir kısmı doğabilir. Birinci fıkrada belirtilen sorumluluklar haricinde, ihlalin durumuna göre personelin istihdam eden kurum ve kuruluş tarafından personel hakkında uygulanacak idari tedbir ve müeyyideler saklıdır.

Okur şikâyetleri
GEÇEN yıl yaşlı bir yakınımızı yüksek tansiyon ve bilinç kaybından ötürü gece özel bir polikliniğin aciline kaldırdım. Ama maalesef poliklinik, hiçbir müdahalee bulunmadan, “Bizim burada yapabileceğimiz bir durum yok. Devlet hastanesine hastayı götürün” dedi. Ama bu sadece bu söze (!) bizden 40 YTL aldı. Ben bunu insanların zor anlarından istifade etmek olarak algılıyorum. Bu rahatsızlığımı belirtmek istedim.
Sevtap Taraklı-Ankara

EŞİMİN hamilelik dönemindeki tüm kontrollerini ve testlerini özel bir hastaneye yaptırıyorduk. Ancak doğum tarihinde 1 ay dan fazla yanıldılar. Belirtilen tarihte bebeğimiz doğmayınca telaşlanarak eşimi sezaryana almak istediler. Diğer doktorlarının müdahalesiyle bebeğin doğum zamanının henüz gelmediğini öğrendik. Çocuğum bir devlet hastanesinde normal olarak dünyaya geldi. Çok fazla stres yaşadık. Bizim halimizi, başına bu durum gelmeyen bilemez. Ayrıca yaptığımız ekstra masraflar da cabası! Ayrıca bu özel hastane insanı doğru düzgün muayene bile etmiyor. 2 saat sırada bekletip kontrol veya muayeneyi 5 dakikada geçiştiriyor. Ülkemizdeki sağlık çıkmazları bir an önce düzeltilmeli. En azından hastane kurbanı bebeğimiz büyüyüp de bizim çektiğimiz çileleri çekmeden. Oğuzhan C. Korarslan-İstanbul

Gülçin Günay




9. Bölüm: Özel hastane dosyası
Holding patronunun şüpheli ölümü
Fenalaşıp kaldırıldığı hastanede doktoru, “Hiçbir şeyi yok” dedikten 45 dakika sonra ölen Selman Yaşar’ın oğlu, ölüm raporunun kendisine verilmediğini belirterek, “Bu ölümde şüphelerim var” diyor, ekliyor:

“Babam kalp hastasıydı. Yoğun bakıma alındığında doktor, “Nefesi durdu. Uğraştık. Ama nefes aldıramadık. Kalbi durdu” demişti. Ertesi gün de “Beyin kanamasından öldü demişler”

PINAR ürünleri ve Altınyunus Çeşme şirketlerinin de bağlı olduğu Yaşar Holding A.Ş.’nin mirasçılarından Serhan Yaşar (52), holdingin ve DYO, Durmuş Yaşar ve Oğulları Boya Fabrikaları A.Ş.’nin kurucusu babası Selman Yaşar’ın ölümünde soru işaretleri olduğunu iddia etti. Oğul Yaşar’ın şok edici iddialarına göre; 1995’de İstanbul Nişantaşı’ndaki bir özel hastanede hayatını kaybeden Selman Yaşar’ın ölümü şüpheli. ABD’de muayenehanesi bulunan Dr. E’nin “Telaşlanmayın! Bir şeyi yok” dediği Yaşar, 45 dakika geçmeden hayatını kaybetmiş. Üç ayrı ölüm nedeni bildirilmiş ve ölüm raporu, tüm taleplerine rağmen Selman Yaşar’a teslim edilmemiş. Şişli Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu belirten Serhan Yaşar, babasının ölümüdeki sır perdesinin aralanmadığını iddia ediyor. Oğul Yaşar’a göre; amcası Selçuk Yaşar ile dost olan hastane sahibi ünlü işadamı da olayla ilgili bilgi vermekten kaçıyor. Şok edici iddiaların bulunduğu Serhan Yaşar söyleşimize geçiyoruz.
Amcanız Selçuk Yaşar ile aranızda bir husumet olduğu kamuoyunca biliniyor.
Onun kendi öz oğluyla da arasında husumet var. “Her şey benim olsun” mantığıyla hareket ediyor.

Aile eşrafı tarafından siz dışlanmadınız aslında. Öyle mi?
Tabii ki hayır! Amcama kul köle olanlar etraflarında geziyorlar. Olmayanlar maalesef kendi yollarına gidiyor. Burada büyük bir hisse gaspı var.

Evet! Only Card’ı kapattıktan sonra miras savaşıdır gidiyor. Babamın Yaşar Holding’de yüzde 30 küsur hissesi vardı. Öldükten sonra binde 4 hissesi olduğu iddia edildi. Ben de amcamdan bunun ispatını hep istedim. Babamla amcam hisse konusunda tartışıyordu. Babam birkaç kez kalp krizi geçirdi. 1994’de bir gün Nişantaşı’ndaki özel hastaneye yüzü bembeyaz şekilde kaldırılmış. Hemen 5 damar by pass ameliyatı oldu. Fakat kalbi çok sağlammış. Hiç makineye bağlanmadan ameliyat biter bitmez atmaya başlamış. Şoka gerek görmemişler. Dolayısıyla ABD’de de muayenehanesi bulunan Dr. E, babama “Kalbin çok sağlam. Sadece damarların tıkalıymış” dedi. Sonra da “Sen artık yeni doğmuş gibisin. 10 yıl rahat yaşarsın” diye sözlerini sürdürdü. Babam, nekahat devresinden sonra tekrar işlerine kaldığı yerden devam etti.

Ne zamana kadar peki?
1995’in başında şirkette bazı kavgalar koptu. Amcam babamın ameliyatta öleceğine göre hesap yapmış. Ölmeyince de Yaşar Bank ve Yaşar Holding’in Yönetim Kurulu’ndan onu çıkarmaya çalıştı. Yerine eşi Zuhal hanımı koymak istemiş.
Yaşar Grubu şirketlerinin yüzde kaçı amcanıza, yüzde kaçı babanıza ait?
Geçmişte DYO-Durmuş Yaşar Grubu’nun dedemin vasiyetiyle yüzde 40’ı babama aitti. Fakat DYO’da nasıl olmuşsa cüzi hisseler kalmış. Yaşar Holding’de mahkeme zabıtlarında 1980-1990’de babamın yüzde 27.64 hissesi olduğu İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden tespit edildi. Holding’in kuruluş aşamasında babam yüzde 17 hisseyle, amcam yüzde 30, dedem de yüzde 40 hisseye sahipmiş. Dedem ölünce hissesi eşit olarak dağılmış.

Peki babanıza kalp pili takıldı ve Selman Bey, ikinci kez ne zaman fenalaştı?
Kalp pilinin takılmasından 8-9 ay sonra amcamla babamın arasında tekrar tartışmalar başladı. Yaşar Bank’ın Esentepe’deki Genel Müdürlük binasının 6’ncı katındaki kavgalar, 3’üncü kattan duyuluyormuş! Babam, hayatta sesini yükseltmeyen biriydi. İlk kez o gün bağırmış. Kısa zaman sonra Akmerkez’de sinemada fenalık geçirmiş. Düşük tansiyon şüphesiyle evine götürmüşler. Gece kendine gelemeyince yine Nişantaşı’ndaki o özel hastaneye kaldırmışlar. Yoğun bakıma alınmış. Ablam bana telefon açtı ve durumu bildirdim. Hemen hastaneye koştum. Doktoru bir saat bekledik. Doktor E. Bey de Bebek’te bir partideymiş. Neyse geldi. Babamın yanında sadece 10 dakika kaldı. Çıktı ve bize “Hiçbir şey yok çocuklar! Evinize gidin yatın. Kalbi çok sağlam. Yarın da bir beyin tomografisi çekeriz. Daha sonra da inşallah taburcu edeceğiz. Şimdi ilaçla uyutuyoruz” dedi.

Apar topar çıktığım için evime üzerimi değiştirmek için gittim. Ablam hastanede kaldı. 45 dakika geçmeden ablam tekrar aradı. “Yetiş! Babam öldü” dedi. Hemen tekrar hastaneye koştum. Tutarsızlıklar o andan itibaren başladı. Doktor E. Bey’in “Hiçbir şeyi yok” dedikten hemen sonra babamın ölmesi ilginç. Bir de şu durum var. Babam yoğun bakıma girdiği zaman nöbetçi doktor, 2 ayrı söz söyledi bana. “Nefesi durdu. Uğraştık. Ama nefes aldıramadık. Kalbi de durdu. Masaj yaptık ama olumlu sonuç alamadık” demişti. Ertesi gün de “Beyin kanamasından öldü demişler”
Kısaca üç ayrı ölüm sebebi mi söylediler size.

Evet! Nefesi mi, kalbi mi durdu aniden? Yoksa beyin kanaması mı geçirdi babam? İzahat istedim, kimse vermiyor. Ölüm raporunu sanırım üvey annem Necla Yaşar’a vermişler. Ben de oğluyum, bir kopyası bana neden verilmiyor? Bu olaydan sonra Hasta Hakları ile ilgili uluslararası yayınları inceledim. Hasta yakınına, hastayla ilgili bilgi verilmek zorunda.

Üvey anneniz Necla Yaşar’dan ölüm raporunun bir kopyasını neden almadınız?
Üvey annem de babam öldükten sonraki gün çok değişti. Örneğin, evin kapısını değiştirdi. Bir daha o eve giremedik. İlişkiyi kopardı. Babamın cenazesinde gördüm son kez. Evin de üzerine oturdu.

Sizin bir de halanız vardı.
O da ayrı bir trajedi! Halam 3 kez evlenip boşandı, çocuğu yoktu. Amcam, halamın hisselerini satın alıp resmen şirketten çıkardı. Ev kirasını masa örtüsü dikerek ödüyormuş. Bir gün masa örtüsünü satamayınca intihara kalkışmış. Kurtarıldı. Birkaç önce de gırtlak kanserine yakalanmış. Florance Nightıngale’de bakımdayken ayda 27 bin YTL tutuyormuş masrafı. Kuzenim başka bir özel hastaneyle pazarlık edip 13 bin YTL’ye anlaşmışlar. Özel hastaneye geçtikten kısa zaman sonra da öldü kadıncağız.
Babanızın ölümünden şüphelendiyseniz neden otopsi yaptırmadınız?

Babam, 3 değişik sebep beyan edilip ölünce önce sustum. Daha sonra bunu hazmedemediğimi anladım. Olaydan 8-9 ay sonra Şişli Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundum. 1996 yılının başında Savcı, beni sözlü ifademi almak için çağırdı. Avukatla gittim oraya. 1,5- 2 saat ifade verdim. Avukatı da sonra susturmak istediler.

Nasıl susturdular?
Benim 5 yıllık avukatım İstanbul Barosu’ndan G. B’yi amcam Selçuk susturdu. Bir genel kurulda, aleyhime oy kullandı ve hisselerimi yok etti. Avukat bir anda yok oldu. Bulamıyoruz.

Babanızın o özel hastanenin sahibi olan ünlü işadamıyla ilişkisi nasıldı peki?
Dostane ilişkileri vardı. TÜSİAD’da birliktelerdi. O işadamının evine babamın sık sık gittiğini bilirim. Büyükada’daki evimize gelirdi.

Böyle şaibeli olduğunu iddia ettiğiniz ölümün bir dostun hastanesinde gerçekleşmesi, sizi onlarla karşı karşıya getirmedi mi?

Kendi hastanesinde böyle bir ölüm olunca onlar da sonuçta herhangi bir işadamı gibi bunu örtbas etmek isteyecektir.

Amcanız Selçuk Bey ile de babanız kadar dost muydu bu hastane sahibi işadamı?
Tabii ki. Babamla olduklarından daha fazla dostlardı. Selçuk Bey’in “Dünyadaki tek dostum” dediği kişi, o özel hastanenin sahibi işadamıdır.

Sonuç olarak özel hastanede babanızın ölümünde şüpheleriniz var?
Evet... Çünkü ölüm raporunu hâlâ alamadım.

Şunu anlayamadım. Babanız 1995’te hayatını kaybetti. Siz 10 yıl sonra özel hastaneye yasal uyarı ve ihtar çekiyorsunuz.

Aslında hep uğraşıyorum. Ama elime bir şey geçmiyor. Bir de şirketlerle ve mirasla savaşıyorum. Ayrıca herkes “Uğraşma” diyor bana. Ben o özel hastanenin ortaklarından bir hanımla geçenlerde görüştüm. “Aman kimseye söyleme! Sana deli derler” diyor. Örtbas etmeye çalışıyorlar.

YARIN: Mehmet Hulki Oktay, sağlam böbreklerini Kadıköy Acıbadem’deki bir özel hastanenin elinden zor kurtardı

Hastanın sahip olduğu haklar
İnsani Değerlere Saygı
Gösterilmesi ve Ziyaret

Madde 39:
Hasta, kişilik değerlerine uygun bir şekilde ve ortamda sağlık hizmetlerinden faydalanma nakkına sahiptir. Sağlık hizmetlerinde görev alan personel, hastalara, yakınlarına ve ziyaretçilere güleryüzlü, nazik, şefkatli ve sağlık hizmetleriyle ilgili mevzuat ve bu yönetmelik hükümlerine uygun bir şekilde davranmak zorundadır. Sağlık hizmetlerinin her safhasında, hastalara onların bedeni ve ruhi durumları dikkate alınarak, hangi işlemin neden ve nasıl yapıldığı, yapılacağı ve bekletilmeleri sözkonusuysa bekletilmenin sebepleri hususunda gerekli ve yeterli bilgi verilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında insan haysiyetine yakışır, gereken her türlü hijyenik şartların sağlanması, gürültünün ve rahatsız edici diğer bütün etkenlerin bertaraf edilmesi esastır. Gerektiğinde bu hususlar hasta tarafından talep konusu yapılabilir. Hasta ziyaretçilerinin kabul edilmesi, kurum ve kuruluşça belirlenen usul ve esaslara uygun olharak ve hastaların huzur ve sükunlarını bozacak fiil ve tutumlara sebebiyet vermeyecek şekilde gerçekleştirilir ve bu konuda gereker tedbirler alınır.

Refakatçi Bulundurma
Madde 40:
Muayene ve tedavi sırasında hastaya yardımcı olmak üzere; Mevzuatın ve kurum imkanlarının elverdiği ve hastanın sağlık durumunun gerektirdiği ölçüde, tedaviden sorumlu olan tabibin uygun görmesine bağlı olarak refakatçi bulundurulması istenebilir. Bu hakkın ne zaman kullanılacağı ve bu konuda alınacak tedbirler, sağlık kurum ve kuruluşunun çalışma usul ve esaslarını gösteren mevzuat ayrıca düzenlenir.
Hizmetin Sağlık Kurum ve
Kuruluşu Dışında Verilmesi

Madde 41:
Hastalar, aşağıdaki hallerde sağlık hizmetlerinden bulundukları yerde de faydalanabilirler.
-Koruyucu sağlık hizmetlerinin verilmesinde,
-Tıbbi sebeplerden dolayı sağlık kuruluşuna bizzat gidilemeyen veya götürülemeyen hallerde,
-Tabii afetler gibi olağanüstü hallerde,
Hizmetin sağlık kuruluşu dışında verilmesiyle ilgili usul esaslar, Bakanlık tarafından ayrıca düzenlenir.
(Devam edecek)

Okur şikâyetleri
İSTANBUL’DA bir üniversite hastanesinin Tıbbi Biyoloji Başkanı Prof. Dr. M. Ç., panik halinde. 30.09.2007 tarihinde bir gazetenin manşetinde yer alan ve Çapa Tıbbi Biyolojide testleri yapılmadığı için kemik iliği şansını ve sonuç olarak hayatını kaybeden Ö.K. (15) haberinden sonra Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Ç.dün itibariyle merhuma uygun bulunan verilerin testlerini lütfederek işleme aldırdı. Ancak ilginç bir şekilde ölen bir hastanın testlerinin yapılması şaşkınlıkla karşılanırken, SSK’nın hasta vefat ettikten sonra yapılmış olan testlerin bedelini ödeyip ödemeyeceği de merak konusuzu. Benzer durumda olan ve Tıbbi Biyoloji labaratuarlarından bir türlü testleri çıkmayan diğer hasta yakınları panik yaşıyorlar. Testlere ya da ilgili belgelere Prof. Dr. M. Ç.’nin tek elinde olduğundan ulaşamıyorlar. Çaresiz durumda olan aile ve diğer hasta yakınları Prof. Dr. M. Ç.’nin bu durumla ilgili hesap vermesini ve derhal görevden alınması için yetkililere yalvarıyorlar. Saygılarımla,

Bir hasta yakını Yeliz Tunaman-İstanbul
Geçen ağustos ayında bir gün ağrıyan dişim için hastane aramaya başlamıştım. Enson Avcılar’da bir özel hastaneye gittim. Sabah olduğu için diş doktorunu hemşireler yarım saatte anca uyandırdılar. Doktor yanıma geldiğinde uykulu ve gergindi. Neyim olduğunu sordu. Ben de anlattım. Muayene koltuğunda dişime baktı. Dişimin çürüdüğünü ve acilen çekilmesi gerektiğini söyledi. Başka bir çaremiz olmadığı için dişimi çektirdim. Ama işlem hem çok uzun sürdü hem de çekim yapılan bölge oldukça fazla hasar gördü. İlaç olarak da ağrı kesicileri önerdi. Diş ağrım 3 gün boyunca devam etti. O çok acıyan bölge apselendi. Başka bir hastaneye gittiğimde doktor, “Yanlış uygulama” yapıldığını söyledi. Çok üzüldüm.
B. S.- İstanbul
Gülçin Günay




8. Bölüm : Özel hastane dosyası

Ne tedavi ettiler ne de sevk kağıdı verdiler
Recep Şalk (46) Ümraniye’de bir özel hastanede bacağındaki kan pıhtılaşması nedeniyle ameliyat oldu Üç gün sonra, “SSK karşılamıyor” diye kapıyı gösterdiler. Ancak devlet hastanesi için sevk de vermediler

İŞTE Türkiye’de, çok yakın zamanda yaşanan kâbus gibi bir özel hastane vak’ası! Daha önce kalbinden operasyon geçiren 3 çocuk babası Tekstilci Recep Şalk’ın (46) bir gece sol ayağına güçlü bir ağrı giriyor. Yerinde duramıyor Recep Bey. Eşiyle hemen Ümraniye’deki ünlü bir özel hastanede alıyor soluğu. Doktor, “Kan pıhtılaşması” teşhisi koyuyor. Ve apar topar ameliyata alıyor. Sonuç, özel hastaneye göre gayet başarılı. Aradan 3 gün geçiyor. Doktor odaya geliyor ve “SSK, bundan sonrasını karşılamıyor. Lütfen hastaneden ayrılın” diyor ve Haydarpaşa’daki Siyami Ersek Hastanesi’ne yönlendiriyor. Ama “sevksiz” ve “ambulanssız” olarak. Hastanın kardeşi Kemal Şalk, itiraz ediyor bu duruma ve “Sevksiz nasıl kabul etmezse” diyor. Doktorun yanıtı düşündürücü: “O özel hastanedeki doktorlar kasap gibi dersin. Ağabeyimin ayağını kesecekler dersin.”

Ve minibüsle Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Sonuç, ihmalkârlık kurbanı Recep Şalk’ın sol ayağı kesiliyor. Kardeş Kemal Şalk ile özel hastane skandalını konuştuk.

Acı olay gününü kısaca anlatabilir misiniz?
5 Eylül 2007 gecesi ağabeyim Recep Şalk’ın sol ayağında kuvvetli bir ağrı başlıyor. Daha önce kalp rahatsızlığından dolayı ameliyat olmuştu. SSK’lı da olduğu için Ümraniye’de özel bir hastaneye acil gidiyor. Doktorlar, film sonuçlarına göre ağabeyime “Ayağınızda kan pıhtılaşması var. Acil ameliyat olmanız gerek” demişler. Ertesi akşam saat 18.00 civarında ağabeyim ameliyat oldu. İki saat sürmüş. Ben hastaneye gittiğimde operasyon yeni bitmişti. Doktor A. K., “Ayağını sıcak tutun. Morarma olursa haber verin” diyordu sadece. Her şey gayet iyi görünüyordu. Üç gün sonra ağabeyimin eşi beni aradı ve üzgün bir halde “Recep’i Siyami Ersek Hastanesi’ne götürün” dedi.

Ücreti söylemediler
Neden?
“SSK, girişten 3 gün sonrasını karşılamıyor. Biz özel bir hastaneyiz. Çok para tutar. Karşılayamazsınız. Siyami Ersek, devlet hastanesi. Oraya götürün” demişler. Hemen özel hastaneye gittim. Doktor ve asistanı, aynı cümleleri bana da tekrarladılar. Ücretin ne kadar tuttuğunu sordum. Doktor, “Çok tutuyor” dedi. Net miktarını söylemedi. Ayrıca hastayla ameliyattan önce bu konuyu görüşüp görüşmediğini sordum. Sonuçta ağabeyim ameliyattan yeni çıkmıştı. Bu durum onun psikolojisini de kötü etkileyebilirdi. “Görüşmediysen neden ameliyat ettin” diye sordum. Doktor, “Haklısınız. Önceden söylememiz gerekliydi. Ama olmadı” dedi. Siyami Ersek’e sevk kağıdı istedim bu kez. Doktor, buna da yanaşmadı. “Özel bir hastanede henüz operasyon geçirmiş bir hastayı sevksiz ya kabul etmezlerse” dedim. Doktor, doğruluyordu.

Hastayı başından attı
Sevk de etmedi kısaca.
Özel hastane, sevk de etmedi. Üstüne üstlük dosyayı da kapatmış. Resmen hastayı başından atıyor. Bunu doktorun yüzüne de söyledim. Doktor bir yandan beni yatıştırmaya çalışıyor, bir yandan da Siyami Ersek’in hastayı kabul etmesinin yollarını arıyordu. Ona göre bu yol, şuydu: Siyami Ersek’e ben “O özel hastanedeki doktorlar kasap gibi. Hastam orada kalırsa ayağından olacak. Çok ilgisizler” diyecektim. Bunu öğütleyen doktora döndüm ve “Sen ne kadar şeref... bir insansın” dedim. En sonunda doktora “Ambulans çağırın da öyle götüreyim hastamı” dedim. “Tamam” dediler. Medline’yi aradılar. Medline, “Sevk kağıdı olmadan biz götüremeyiz” dedi.

İçinden çıkılmaz bir hal almış durum.
Gerçekten öyle. Doktorun asistanı, Medline görevlisinin bu sözü üzerine bana döndü ve “Kemal Bey, ambulans 200-300 YTL’ye naklediyor. Yerinizde olsam taksi tutar, hastayı öyle naklederim” dedi. Ben de bir minibüs tuttum. Tam hastayı bindiriyorken asistan, elinde evrakla arkamdan koştu ve “Şuraya hastamı kendi isteğimle çıkarıyorum diye imza atar mısın” dedi. Bu sözü oradaki birçok hasta yakını da duydu. Çok sinirlendim. Asistana, “Bir saniye...Hastayı siz mi biz mi çıkarıyoruz” diye sordum.

Bir dakika! Sizden bu hastane hiç para istemedi mi?
3 bin YTL gibi bir ücret ameliyattan önce dillerde dolaşıyordu. Ama tam dillendirilmeden hastayı apar topar ameliyata aldılar. Tüm hastalarla zaten pazarlık yapıyorlar. Hatta 3 bin YTL’den bin YTL’ye kadar düşürüyorlar. Yine bir hastanın koluna birdenbire ağrı saplanmış. Ümraniye’deki bu özel hastaneye yakınları getirmiş. Doktorlar, “Kolu kesilebilir” demiş ve ameliyat için hasta yakından 8 bin YTL istemişler. Bunun üzerine o da Siyami Ersek’e gitmiş. Ameliyatsız ilaç tedavisiyle hastanın eli düzelmiş. Özel hastanelerin tek amacı, devleti hortumlamak. İnanın, sağlam bir insanı özel hastaneye götürün, herhangi bir uzvunu yitirerek çıkar!

Sonra ne oldu?
Ağabeyimi Siyami Ersek’e götürdük. Nöbetçi doktorlardan biri geldi ve “Ameliyatı hangi hastanede olduysa hastayı oraya götürün. Hastane işini neden yarım bırakıyor? Tamamlasın” dedi. 2-3 dakika sonra başka bir doktor geldi. O da aynı sözleri söyledi. Ben de özel hastanedeki doktoru aradım ve Siyami Ersek’in ameliyatlı ağabeyimi kabul etmediğini söyledim. Doktor, “Onlar hep öyle söyler. Israr edin” dedi. İki doktoru telefonla konuşturdum. Siyami Ersek’in doktoru, özel hastaneye hastayı götürmemde ısrar ediyordu. Ağabeyim sokakta kalmıştı. Üzülüyordu. Bunun üzerine doktor da üzüldü. Kabul kağıdı imzalattıktan sonra daha da fenalaşan ağabeyimi yoğun bakıma aldılar. Tekrar ameliyat oldu. 24 Eylül 2007 tarihinde ağabeyimin ayağı kesildi. Hâlâ Siyami Ersek Hastanesi’nde yatıyor.
Şikâyet ettim

Ağabeyiniz ihmalkarlık kurbanı mı?
Kesinlikle evet. Özel hastanedeki doktorlar ilgilenmediler ve hastaya gözünün ucuyla baktılar. Yürüyerek gittiği hastanede ameliyat oldu. Nakil krizindeki o üzüntüyle Siyami Ersek’te ayağı kesildi.

Bu durum üzerine herhangi bir kuruma şikâyetinizi dile getirdiniz mi?
Bu durum üzerine Sağlık Bakanlığı’na telefon açtım. O da İstanbul Tabib Odası’na yönlendirdi. Şikâyetimi dile getirdim. Sonra da faksla bildirdim. Geri döneceklerini söylediler, bekliyoruz.

YARIN:Yaşar Holding kurucusu Selman Yaşar, Nişantaşı’ndaki özel hastanede kasıtlı ölüme mi terk edildi?

Okur şikâyetleri
DİŞİMDE olan bir sorundan dolayı geçen yıl bir polikliniğe gittim. Kanal tedavisi görüp dolgu yaptırmıştım. Birkaç kez bu nedenle bu polikliniğe gittim. Ama her seferinde farklı doktorlar baktı. Şimdi, aynı dişim iltihaplanınca tekrar polikliniğin kapısını çaldım. Ama hatalarını kabul etmiyor. Geçen yıl raporları yanlış tuttukları için kanıtlayamıyorum da. Benim, 120 YTL’lik tedavi ücretinden kaçtığımı sanıyorlar. Çok muzdaribim.
D.C.-İstanbul

İSTANBUL’DA özel bir hastaneye sık sık tedavi amaçlı gidiyordum. Oğlumu muayeneye gidene kadar memnundum. Hastane muayeneden 11 gün sonra kontrol gününü sadece 15 saat geçtiği için ücret talep etti. Halbuki 2 yıl önce gününden 3 gün geçtiği halde ben sormadan ücret almayacaklarını söyleyip tüm işlemleri yapmışlardı. Hastane müdürü ile görüştüm. O da “Almalıyız” diye ısrar etti. Bize yardımcı olmadı. Şimdi o özel hastaneye gitmeyerek bu durumu protesto ediyorum.
Mustafa A.-İstanbul

HER ay kızıma yaptırdığım Deposilin isimli bir koruyucu iğne var. Kızım beşinci iğnesini olacaktı ki Gültepe’deki özel hastane sayesinde olamadı. Nedeni ise Deposilin iğne Penisilin olduğu için test yapılması gerekiyor. Daha evvel de bu hastanede 2 defa yaptırdım bu İğneyi. Ve test yapıldı ama bu akşam yani 13.09.2007 çarşamba akşamı iğneyi yaptırmak için gittiğimde ise kasada iğne için ödememi yaptım. Her zamanki gibi 4 YTL aldılar ve iğne odasına girdim. Hemşire Hanım’a test yapılması gerektiğini söyledim. İlacı enjektöre çektikten sonra bana dedi ki, “Test parası 15 YTL, kasaya ödeyin.” Ve şu anda bile hâlâ o kadar sinirliyim ki, iğneyi tekrar şişeye geri koydu. Çünkü ben yaptırmayacağımı söyledim ve kliniğe geldim. Tabii ki, klinikteki doktor haklı olarak, “Bu iğne açılmış yapamam” dedi. Şimdi ben bu hastaneyi şikâyet etmek istiyorum. Lütfen bu yazımı yayınlayın.
Tuba Savaş - Gültepe

Hasta hakları
İlaç ve Terkiplerin Araştırma Amacıyla Kullanımı
Madde 36: Özel mevzuatına göre izin veya ruhsat alınmış olsa dahi, sırf tıbbi araştırma amacıyla hasta üzerinde kendi rızası ve Bakanlığın izni bulunmaksızın hiçbir ilaç ve terkip kullanılamaz. İlaç ve terkipleri, tıbbi araştırmada kullanımı, 29.11.1993 tarihli ve 21480 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan İlaç Araştırmaları Hakkında Yönetmelik hükümlerine tabidir.

Güvenliğin Sağlanması
Madde 37: Herkesin sağlık kurum ve kuruşlarında güvenlik ziçinde olmayı bekleme ve bunu isteme hakkı vardır. Bütün sağlık kurum ve kuruluşları, hastaların, ziyaretçi ve refakatçi gibi yakınlarının can ve mal güvenliklerinin korunması ve sağlanması için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Tutuklu ve hükümlülerin sağlık kurum ve kuruluşlarında muhafazaları ile ilgili özel mevzuat hükümleri saklıdır.

Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve
Dini Hizmetlerden Faydalanma
Madde 38: Sağlık kurum ve kuruluşlarının imkanları ölçüsünde hastalara dini vecibelerini serbetçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirler alınır. Kurum hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verilmemek, başkalarını rahatsız etmemek ve personelce düzenlenip yürütülen tıbbi tedaviye hiçbir şekilde müdahalede bulunmamak şartıyla hastalara dini telkinde bulunmak ve onları manevi yönden desteklemek üzere talepleri halendi, dini inançlarına uygun olan din görevlisi davet edilir. Bunun için sağlık kurum ve kuruluşlarında uygun zaman ve mekan belirlenir. İfadeye muktedir olmayıp da dini inancı bilinen ve kimsesiz olan agoni halindeki hastalar için de talep şartı aranmaksızın dini inançlarına uygun olan din görevlisi çağırılır. Bu hakların nasıl ve ne zaman kullanılacağı ve bu konuda alınacak tedbirler sağlık kuruluşunun usul ve esaslarını gösteren mevzuatta ayrıca düzenlenebilir.

Gülçin Günay

7. Bölüm Özel hastane dosyası

Yaşlı kadını çırılçıplak halde ölüme terk ettiler.
N.A., aniden fenalaşan annesi H.A’yı (64) Alibeyköy’de bir özel hastaneye taşıdı. Yatak parasını ödeten hastane, hastanın bakımını üstlenemeyeceğini söyledi.

Ambulansa bindirdikleri kadının çarşafını bile aldılar
BİR dönem sağlık sektöründe çalışan 31 yaşındaki N.A. 2 ay önce yaşadıklarının etkisinden zor kurtulacağa benziyor. “Sağlık sektöründe çalıştım. Bu sağlık skandalının benim başıma geleceği kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi” diyor her birkaç cümlede bir. Sorularımı cevaplarken boğazında bir yumruk gibi acıların biriktiğini hissediyorum. O’nun öyküsü, 4 Temmuz 2007 akşamı başlıyor. Sohbet arasında fenalaşıyor annesi. Önce Okmeydanı Devlet Hastanesi sonra nakille Alibeyköy’de bir özel hastane. Bir dizi ihmalkârlık, haksızlık ve 3 hastane turu sonunda anne kurtarılamıyor. N.A. ile söyleşimize başlıyoruz.

Sizin acı olayınızın başladığı tarih, 4 Temmuz 2007. Bu tarihte ne oldu?
64 yaşındaki annem H.A. o akşam saat 22.45 civarı aniden rahatsızlandı. 15 dakikada Okmeydanı Devlet Hastanesi’ne kaldırdık. Birkaç saatlik müdahaleden sonra “Bu hastayı Alibeyköy’deki özel hastaneye götürün” dediler. Biz de götürdük. Özel hastanenin yoğun bakımında annem 26 saat kaldı.

Doktor çok aksiydi
Doktor, annenizin rahatsızlığına hangi teşhisi koydu?
Annemle ilgilenen Anestezist İ. Bey, bizimle konuşmadı. Dik kafalıydı. Kim konuşmak istese yanından uzaklaştırıyordu. Daha sonra da “Hastanemiz hastanız için yetersiz. Hastanızı alın götürün” diyordu.

Anneniz Bağkurlu. Ne kadar ödediniz özel hastaneye?
Bizden 700 YTL aldı. 200 YTL’si yatak ücretiymiş. 500 YTL’si de güya müdahale parasıymış!

Girişte herhangi bir taahütname imzaladınız mı?
Tabii ki. Taahütname imzalatmadan hastane giriş yaptırılmıyor. Ayrıca 3 bin YTL de senet imzalattı.

Üçüncü durak hangi hastane peki?
Annemi 112 Ambulansı ile Şişli Etfal Hastanesi’ne taşıdık. Ayrıca özel hastane annemin nakli esnasında üzerindeki örtüyü aldı. Annem çırılçıplak Şişli Etfal’e nakledildi (duygulanıyor) Hastane, “Çarşafımı veremem. Ambulans verecek” diyor. Ambulans ise “Benim yönetmeliğimde hastaya çarşaf yok” diyor. Böyle bir hastane hayatımda görmedim. Yoğun bakım hastasının altından çarşaf nasıl alınır? Soruyorum size. Bizden 700 YTL bir günlük yatak ücreti alıyorlar. Çarşafımızı yanımızda mı taşıyalım? Sağlık Müdürlüğü’ne durumu söyledim. Sağlık Müdürlüğü’ne bildirdim. Özel hastane ve doktorunun suçlu olduğunu ama uyardıklarına söyledi. Kardeşim, böyle bir uygulamaya uyarı yeter mi?

Hastanenin çarşaflarına kıyamadan annenizi kaderine terk ettiğini belirtiyorsunuz. Şişli Etfal’de anneniz kaç gün yaşadı?
Bir gün sonra hayatını kaybetti. Ancak Şişli Etfal’in doktoru E. Bey, annem için “Hastaya özel hastanede gerekli sıvı verilmediği ve tansiyon kontrolü yapılmadığı için böbrekleri iflas etmiş” dedi. Annemin asıl ölüm nedeni buymuş.

Çalışamaz hale geldim
Sizi çok hüzünlü gördüm. Bu acı olay, psikolojinizi çok olumsuz etkilemiş.
Evet. Bu olay beni çok etkiledi ve özel hastanenin ihmalkarlığı aşırı derecede rahatsız etti. Çalışmayı bıraktım. Konuşamıyorum bile...

Olayla ilgili yasal yollara başvurmadınız mı?
Şişli Etfal’in doktorunu özel hastanenin doktoru tehdit etmiş. Şişli Etfal doktoru, hastaya tansiyon kontrolü yapılmadığı, sıvı tedavisi yetersiz kaldığından böbrekleri iflas ettiği ve alt ve üst çarşafının olmadığına dair raporu yazdı. Bu rapor, Eyüp Sağlık Grup Başkanlığı’nda da, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nde de mevcut. Bu işin peşini bırakmayacağım. Ayrıca Sağlık Müdürlüğü’nden bu olayda ihmalkarlık olduğunu belirten raporu bekliyorum. İşi uzatıyorlar. Sağlık sektöründe skandal çok. Benim annemin de bu skandalın bir parçası olacağını hiç düşünmemiştim. Hastanelerin hali çok berbat!

Hastane vukuatlı
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, elindeki rapora rağmen sesini çıkarmıyor mu?
Bence hastaneyi koruyor. Böyle yüzlerce mağdur var. Babamı zaten genç yaşta kaybetmiştim. Annemi böyle bir mağduriyetle kaybedeceğim bin yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Zaten hastane vukuatlı. Daha önce de hasta ve yakınları o özel hastanenin camlarını kırmışlar. Bu özel hastanenin kapatılmasını, doktorun da cezalandırılmasını istiyorum.

YARIN:Ümraniye’deki özel hastanede nakil rezaleti...

Okur şikâyetleri
ÖZEL hastanelerde muayene diye ilk etapta 25 YTL alıyorlar. Ancak bir dizi testlerle vatandaş hastaneden en az 250 YTL ödeyerek ancak çıkabiliyor. Boynumda tüyler çıktı. Önce sağlık ocağına gidip bunun için en doğru adresin hangi hastane olduğunu sordum. Özel hastaneye yönlendirildik. Kadın doğum uzmanı, kistlerden dolayı böyle bir sorunumun olabileceğini söyledi. Kistin olup olmadığıyla ilgili kan dahil birçok testten geçtim. Uzman doktor, “Bir şeyin yok” dedi ve epilasyonu önerdim. Tüylerin neden dolayı çıktığını sorunca da doktor sinirlenerek “Bir sebebi vardır. Ama Kadın Doğum bölümü buna bakmaz” dedi. Yeterli bulmadım ve SSK hastanesine gittim. Doktor, “Özel hastaneye boşuna para ödemişsin. İdrar yollarında bakteri var” dedi. Şok oldum. İnsan sağlığıyla bu kadar kolay oynanır mı?
Sultan Durna-İstanbul

EŞİM Y.U., 7 ay önce Bursa’da özel bir hastanede sol kol dirseğindeki sinir sıkışmasından dolayı ameliyat edildi. Ameliyat sonrası doktor tarafından kontrole gelmemize gerek olmadığı söylendi ve “Bandajı 10 gün sonra açabilirsiniz” denildi. Verilen tarihte bandajı açınca iri dikişleri gördük ve hastane doktorunu aradık. Ameliyat dikişlerini almanın kendi işleri olduğunu söyleyince doktor, eşime hakarete varan sözler söylemiş. Bu hastaneyi ve doktoru protesto ediyorum.
A.U.-Bursa

Hastanın sahip olduğu haklar
Gönüllünün Korunması ve Bilgilendirilmesi
Madde 33: Araştırmalarda, gönüllünün sağlığına ve diğer kişilik haklarına zarar verilmemesi için gereken bütün tedbirler alınır. Araştırmanın gönüllüye vereceği muhtemel zararlar önceden tespit edilmediği taktirde, gönüllü rızası bulunsa dahi araştırma konusu yapılamaz. Gönüllü, araştırmanın maksadı, usulü, muhtemel faydaları, zararları ve araştırmaya iştirak etmekten vazgeçebileceği ve araştırmanın her safhasında başlangıçta verdiği rızayı geri alabileceği hususlarda, önceden yeterince bilgilendirilir.
Rıza Alınmasının Usulü ve Şekli
Madde 34: Tıbbi araştırma hakkında yeterince bilgilendirilmiş olan gönüllünün rızasının maddi veya manevi hiçbir baskı altında olmaksızın, tamamen serbest iradesine dayanılarak alınmasına azami ihtimam gösterilir. Tıbbi araştırmalarda rıza yazılı şekil şartına tabiidir.
Küçüklerin ve Mümeyyiz Olmayanların Durumu
Madde 35: Reşit ve mümeyyiz olmayanlara, kendilerine faydası olmadan, sırf tıbbi araştırma amacı güden tıbbi müdahaleler hiçbir surette tatbik edilemez. Faydaları bulunması şartı ile reşit ve mümeyyiz olmayanlar üzerinde tıbbi araştırma yapılması, velilerinin veya vasilerinin rızasına bağladır. Kanuni temsilci tarafından muvafakat verilmeyen hallerde, 24’üncü maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanır. (Devam edecek)

Gülçin Günay




6. Bölüm:

Özel hastane dosyası -6

2 bin YTL kazanç için sağlam apandisini alacaklardı
Emekli bankacı S.K. karın ağrısıyla kıvranarak Mecidiyeköy’deki bir özel hastaneye gitti, “Apandisit” dediler, “Çok acil ameliyat” için 2 bin YTL istediler Bir başka hastaneye gitti, sorun böbrekte çıktı

ŞU ANDA özel bir şirkette çalışan emekli bankacı S. K’nın (45) acı hikâyesi, film senaryolarını aratmıyor. Geçtiğimiz yıl tatilde arkadaşlarının şaka olsun diye mendirekten denize itmesi sonucu şiddetli karın ağrısı çekmeye başlaması, onu Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin mağduru haline getirdi. Soluğu hemen evine yakın İstanbul Mecidiyeköy’deki ünlü bir özel hastanede alan S. K. ‘ye yapılan tetkikler sonucu, “Acil ameliyat olunması gereken apandisit” teşhisi konulou. O anı “Şoke oldum” cümlesiyle belirten S.’den, doktor bir de bir haftalık yatak parası için 2 bin YTL talep etti. Para istemek için kızkardeşini arayan S.K., “Başka bir hastaneye muayene ol” cevabı üzerine gitmek istediğini söyledi. Hastane yönetiminin “Yürürseniz apandisiniz patlar, ölürsünüz” cümleleriyle bir süre özel hastanede rehin tutulan S. hanım, en sonunda “Param yok” deyiveriyor. Gerisi mi? Sağlık skandalı sayılacak bu ibret öyküsü şöyle:

Yolunuz çok sık hastaneye düşer mi?
Hayır. Ağır bir hastalıktan dolayı hastaneye bugüne kadar hiç gitmedim. Geçmişte sadece bademcik ameliyatı olmuştum. Gribal enfeksiyonları da hemen atlatırım.

‘Ölüm riski var’ dediler
Özel hastane mağduriyetiniz geçen yılın sonbaharına dayanıyor.
Geçen yıl tatil için Armutlu’daydım. Bir gün denize girerken arkadaşlarım eğlence olsun diye mendirekten beni denize ittiler. Suyun bel tarafıma bir tokat gibi sertçe çarptığını hissettim. Karnımda oluşan şiddetli ağrıyla sabahı zor ettim. Hemen İstanbul’a döndüm. Sabahın 7’sinde evime yakın diye Mecidiyeköy’deki özel bir hastanenin acil servisine gittim. Nöbetçi doktor-ki cerrahmış- “Ben bu hastanenin doktoru değilim” dedi. Sanırım ücretli olarak o hastanede çalışıyormuş. Hemen kan, idrar tahlili yapmamı ve ultrasona girmemi söyledi. Söylenenleri yerine getirdim. Yarım saat sonra o doktor, “Hanımefendi apandisitsiniz. Sizi hemen ameliyata almamız gerek. Çok tehlikeli. Ölüm riski var” dedi. Şok geçirdim. Doktora “Bu yaşıma kadar apandisitle ilgili bir sorunum olmadı. Tahlil sonuçlarına lütfen yeniden bakın” dedim. “Kanda iltihap yüksek. Ultrason sanuçlarına göre de apandisitsiniz” dedi. Alerjik astım hastası olduğum için narkozdan çok korkuyordum.

Emekli Sandığı emeklisisiniz diye sizden hiçbir ücret almayacaklar değil mi?
Olur mu? Doktora Emekli Sandığı’nın tüm tetkik ve ameliyat giderlerini karşılayıp karşılamadığını sordum. Doktor “Yoook. Emekli Sandığı hepsini karşılamıyor. Yatak ücreti sizden” dedi. Ne kadar tuttuğunu sordum. “Bin 500... Siz yine yanınızda 2 bin YTL getirin” dedi doktor. Beynimden sanki kaynar sular döküldü.

Ne yaptınız peki?
Hemen kızkardeşime telefon açtım. “Bana gecelik vs. getirin. Apandisit ameliyatı oluyorum. Aynı zamanda ameliyat ücreti olarak 2 bin YTL getirin” dedim. Kızkardeşim, ayrıca panikatak hastası. Tedirgin ettim ama o, serinkanlılığını bozmadan “Abla hemen o hastaneden çık” dedi. Ben de doktora “Parayı bulup getireyim” dedim. Farklı bir hastaneye gideceğimi söylemedim. Doktor ise “Çıkamazsınız. Hastaneden çıktıktan bir saat sonra apandisitiniz patlarsa ölürsünüz” dedi.

Sizi rehin tuttu kısaca.
Aynen. Hastaneden çıkmama izin vermiyordu. En sonunda “Ben bu kadar parayı buraya veremem. Elimde emekli sandığı emeklisi olduğuma dair kartım var” dedim. O zaman hastane yönetimi “Ölürsem tüm sorumluluk kendime aittir” diye kağıt imzalattılar. Paçamı zor kurtardım.

O moralsizlikle hangi hastaneye gittiniz?
Hemen taksiyle Haydarpaşa Numune Hastanesi Acil Servisi’ne gittim. Kardeşimle eşim beni karşıladı. Yeni baştan bir dizi tetkikten geçirdi hastane.

Özel bir hastaneden geldiğinizi Haydarpaşa Numune doktoruna söylediniz mi?
Söyledim. Doktor o hastanenin raporlarını yüzüme fırlattı ve “Özel hastanelerin raporlarını lütfen bana getirmeyin” dedi. Tetkiklerden sonra doktor, “Böbreklerinizde kum ve iri taşlar var. Üşütmüşsünüz. Denize girmişsiniz sanırım. Geçmiş olsun” dedi. Ağrı kesici verip çok su içmemi söyledi. Çok şaşırmıştım. Eve döndüm. Ama o gece hiç rahat etmedim. Apandisit olma kuşkusu beynimi kemiriyordu. Belki de apandisitti gerçekten. Üçüncü bir sağlık merkezinden teşhisi doğrultmak istedim ve ertesi sabah Nişantaşı’ndaki bir MR Merkezi’ne gittim. Hemen “Ben batın MR’i istiyorum” dedim. 300 YTL ödedim. Yarım saat sonraki sonuçlar ise dikkat çekiciydi: “Kesinlikle apandisit değilsiniz. Hatta apandisiniz sapasağlam. Sadece böbreklerinizden kum döküyorsunuz” dediler. Rahat bir nefes aldım. O günden bugüne tam bir yıl geçti. Kumları döktüm. Apandisimde hiçbir sorun yok.
Emekli Sandığı da zarar edecekti

Para uğruna az daha sağlam apandisinizden oluyordunuz.
Kesinlikle. Hem sağlam bir organım hem de 2 bin YTL’m gidecekti. Özel hastane, emekli sandığından da yüklüce para alacaktı.

Yanınızda 2 bin YTL olsaydı ameliyat için özel hastaneye ödeyecek miydiniz peki?
Tabii ki. Doktor ve hastane yönetimi, beni çok ikna etmişti. “Ameliyat olmazsan ölürsün” cümlesi beni çok etkiledi. 2 bin YTL’yi gözden çıkarttım. Kızkardeşim iyi ki soğukkanlı davrandı.

Özel hastaneye dava açmayı hiç düşünmediniz mi?
O günlerde sevinç ile üzüntü arası bir durum yaşıyordum. Kızkardeşim, hastanenin başhekimiyle bu konuyla ilgili konuşmamın yararlı olacağını söyledi ama gidemedim.

Hastanın sahip olduğu haklar
Aile Planlaması Hizmetleri ve Gebeliğin Sona Erdirilmesi
Madde 30: İlgilinin rızası mevcut olsun veya olmasın, Bakanlık tarafından tespit edilmiş olanlar dışındaki ilaç ve araçlar aile planlaması hizmetlerinde kullanılamaz. Gebeliğin sona erdirilmesi, 2827 sayılı Nüfus Planlaması hakkında kanun ile öngörülen şartlara tabiidir. Sterilizasyon ve gebeliğin sona erdirilmesi hallerinde, hastanın rızası ile evli ve eşinin de rızası gereklidir.

Rızanın Kapsamı
Madde 31: Rıza alınırken hastanın veya kanuni temsilcinin tıbbi müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip aydınlatılması esastır. Hastanın uygulanacak tıbbi müdahale için verdiği rıza, bu müdahalenin gerektirdiği sair tıbbi işlemleri de kapsar. Ancak tıbbi işlemlerin uygulanmasında bu yönetmelikte ve diğer mevzuatta belirlenen hakların ihlal edilmemesi için azami ihtimam gösterilir.

Tıbbi Araştırmalarda Rıza
Madde 32: Hiçkimse, Bakanlığın izni ve kendi rızası bulunmaksızın tecrübe, araştırma veya eğitim amaçlı hiçbir tıbbi muhahaleye konu yapılamaz. Tıbbi araştırmalardan beklenen tıbbi fayda ve toplum menfaati üzerine araştırma yapılmasına rıza gösteren gönüllünün hayatından ve vücut bütünlüğünün korunmasından üstün tutulamaz. Tıbbi araştırmalar, sadece mevzuata göre araştırmada bulunmaya yetkili ve yeterli tıbbi bilgi ve tecrübeyi hayiz olan personel tarafından mevzuat ile belirlenmiş bulunan yerlerde yürütülür. Gönülünün tıbbi araştırmaya rıza göstermiş olması, bu araştırmada görev alan personelin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. (Devam edecek)
Hazırlayan: Gülçin GÜNAY




5. Bölüm

5 güne 3 bin YTL ödedi
Dr. Ege Ünalçın, 80 yaşındaki teyzesi Bedia Ü'yü, İstanbul'daki bir özel hastaneye tetkik için yatırdı. Hastane 5 gün sonunda Emekli Sandığı'ndan emekli yaşlı kadının önüne 3 bin YTL masraf koydu

EGE Ünalçın, bir tıp adamı... Şile Diyaliz Merkezi'nde doktor... Ancak Türkiye'nin sağlık sistemindeki belirsizlikler, onu titrinden ötürü kurtarmıyor. Çünkü o da henüz şekillenmemiş "Sağlıkta Dönüşüm Projesi"nin mağdurlarından. Genç doktor Ünalçın, hiçbir acil sorunu olmayan 80 yaşındaki teyzesi Bedia Ü'yü, kontrolden geçirmek üzere İstanbul'da özel bir hastaneye yatırıyor. Ve öykü başlıyor.
Kısa zaman önce İstanbul'da teyzenizin tedavisi için bir özel hastaneye gittiniz. Devamını anlatın lütfen.

Yüzde 60'ı devletten
İzmir'de yaşayan ve yaşlılıkla bağlantılı bazı sağlık sorunları olan 80 yaşındaki teyzem Bedia Ü'yü İstanbul'da özel bir hastaneye yatırdım. 5 gün kaldı. Hastane tedavi ücretinin yüzde 60'ını devletin karşıladığını söyledi. İşin içinde olduğum için çok fazla bir masraf çıkacağını düşünmüyordum ama özel hastaneye yaklaşık 2 bin 500-3 bin YTL arası bir ücret ödedik.

Teyzenizin ameliyat masrafı mıydı bu oran?
Hayır, teyzem ameliyat olmadı. Sadece bakım ve tetkikler için alındı bu ücret. Teyzem, Emekli Sandığı'ndan emekli.

Neden özel hastaneyi tercih etmiştiniz?
Hizmet kalitesi ve rahatlık için düşünmüştüm. Refakatçilerin hastaneye daha rahat girip çıkması, hastanın rahat edebilmesi, hasta bakımının itinalı için tercih etmiştim.

Vatandaş zorlanıyor
Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile ilgili düşünceleriniz neler?
Kalitenin yükselmesi açısından bir fark ödenebilir. Ama bu fark çok yüksek olmamalı. Muayene 120 YTL ise hastaya düşecek pay, 20-30 YTL olmalıdır. Fark çoğalınca vatandaşlar zorlanıyor.

Ve her özel hastaneye göre de fark ücreti değişiyor.
Aynen. Yanılmıyorsam özel hastane yönetimi, hastaya "Hiçbir şey talep etmiyorum. Dava açmayacağım" türünden taahütname imzalatıylor. SSK'lılara "Kesinlikle ekstra ücret ödemeyeceksiniz" deniliyordu. Hastalar bundan dolayı çok sıkıntı yaşanıyor. SSK ile özel hastanelerin anlaşmasının tek avantajı, hastanın ilaçlarının karnesine yazılabilmesi. Ayrıca hasta bilgilendirilmeli. Hangi özel hastanelerin, hastadan ne kadar fark ücreti alacağı, tedavisinin ne kadar mal olacağı konusunda hasta, bilinçlendirilmelidir.

7.5 bin YTL'lik fatura, özel hastanede ikiye katlandı
HASTADER Başkanı Avukat Sadunoğlu, özel bir hastaneye sevk edilen kalp hastasının 7 bin 500 YTL olan tedavi masrafının iki katına çıkarıldığını söyledi ve ekledi:

"Maalesef hasta kurtarılamadı"
HASTA Haklarını Koruma Derneği (HASTADER) Başkanı Avukat Zeki Sadunoğlu, devlet hastanelerinde olan hasta hakları kurullarının özel hastanelerde de oluşturulması gerektiğini söyledi. Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında özel hastanelerdeki en önemli sorunun, hastaya imzalattırılan taahütname olduğunu ifade eden Sadunoğlu, "işi ticarete döküyor" dediği özel hastaneler, konusunda çarpıcı bir örnek de verdi. Söyleşimize geçiyoruz.

Vatandaşlar, size özellikle özel hastaneler konusundaki şikâyetlerini sıkça dile getiriyorlar mı?
Tabii ki. Öncelikle şunu belirtmek isterim; Sağlık yönetmeliğine göre, hasta hakları kurulları sadece devlet hastanelerinde oluştu. Kısaca mağdur edildiğine inanan hasta, bu kurullara şikâyet eder. Bu şikâyetler, kurulda değerlendirilir. Şikâyet edilen görevli, memur olması dolayısıyla kuruldan çıkan olası kararlar baştabibliğe bildirilir. Baştabiplik gerekli işlemi yapar. Kurullarda derneğimizin üyeleri de mevcut. Ben ayrıca Bakırköy Devlet Hastanesi Hasta Hakları Kurulu'nda da üyeyim. Ancak özel hastaneler sözkonusu olduğunda bu hasta hakları kurullarından maalesef söz edemiyoruz. Dolayısıyla hastadan ya fazla ücret alınıyor, ya vadedilen hizmet verilmiyor veya tedavi sonrasında hastada bazı hasarlar kalıyor.
Özel hastaneler de uymalı

Özel hastanelerde hastadan fazla ücret alınıyor dediniz. Bununla ilgili yasal prosedür takip edilmiyor mu?
Geçen yılki bir toplantıda, Sağlık Bakanlığı'na hasta haklarının sadece devlet hastanelerinde değil; Aynı zamanda özel ve üniversite hastanelerinde de olması gerektiğini önerdim. Sanırım hükümetin bu yönde çalışmaları devam ediyor. Ayrıca şu da önemli: Hasta hakları kurullarının oluşumunda bu kurulun başkanı, baştabip yardımcılarından oluşuyor. Hiç demokratik değil. Bence kurulu oluşturan 7 üye arasından başkan seçimle başa gelmelidir. Eğer bu durum, özel hastanelerde de bu şekilde olursa çok etkin olacağı kanaatinde değilim.

Özellikle acil durumlarda özel hastanelerin hastalara ek masraf çıkardığı yönünde şikayetler çok var. Size de bu tür şikâyetler geliyor mu?
Bize gelen şikâyetler içinde dikkatimi şu çekiyor. Mesela hastane, hastaya, "Ben sizin şu tedavinizi üstlenirim. Ama şu kadar ücret alırım" diyerek senet imzalattırıyor. Daha sonra hasta tedavi olmadığı veya beklediği sonucu almadığını görüyor. Senedi ödemek istemiyor. Karşı taraf da icraya veriyor. Özel hastaneler işi ticarete dökmüş gibi görünüyor. .

Senet imzalamayın
Peki bu tür durumlarda hasta ne yapmalı? Önüne konulan senedi imzalamamalı mı?
Hastanın pek yapabileceği bir şey yok böyle bir durumda. Hasta acil olarak bulunduğu noktaya en yakın özel hastaneye başvurmuşsa ve hastane yönetimi de hasta yakınına "Şu senedi imzalamazsan tedavi etmiyoruz" derse hastanın bu senedi imzalamaması bence mümkün değil. Keşke hasta bilinçli olup da senedi niçin, neye karşılık veya senedi bir sebebe bağlı olarak imzaladığını bilse. Hukukta kambiyo senetlerinde sebep gösterilmez. Bu senetler kimin elindeyse "Şu bu sebeple verdim" diyemiyorsunuz. Ta ki özel bir belge olana dek. Hasta, "Şu meblağlı, şu tarihli senedi tedavi masrafıyla verdik" şeklinde farklı bir kağıda yazıp verirse hastanın yararına olur. Ayrıca senede hastanenin adını özellikle yazması gerek. Hangi hastane olduğu belirtilmemiş bir senede imza kesinlikle atmasın. Fakat hastalar bunu bilmiyor.

"Şu kadar tedavi masrafım olmuştu. Ancak hastane yönetimi imzalattığı senetle bu oranı şu kadara çıkarttı" gibi şikâyetler sık geliyor mu?

Evet. Örneğin kalp rahatsızlığı nedeniyle Haseki Devlet Hastanesi'nden Avrasya Hospital özel hastanesine sevk edilen hastanın 7 bin 500 YTL olan tedavi masrafı, hastane yönetimi tarafından iki katına, yani 15 bin YTL'ye çıkarılmıştı. Senet de bu miktar üzerine hastaya imzalattırılmıştı. Maalesef hasta daha sonra yaşamını kaybetti.

Siz bu tür durumlarda hastayı nasıl yönlendiriyorsunuz?
Biz şikâyeti olan hastaları, hukukçulara yönlendiriyoruz. Bazılarına dernek üyesi avukatlarımız yardımcı oluyor. Şu anda denetim kurulumuzun kurucu üyelerinden 2-3 avukat, hastaların davalarını da üstlenmiş durumda.

Kulak ağrısına kan tahlili
Vatandaşlar, özel hastanelerden alınan ekstra ücretlerden özellikle şikâyetçi. Kulak ağrısı çeken kan tahlili yapılabiliyormuş.

Doğru! Hastaya gereksiz işlemler yaptırılabiliyor. Bu bir istismardır. Doktora başvurduğunuzda, doktor "Şu filmi çektirmelisin, şu tahlilleri yap öyle gel" dediğinde bizim "hayır" deme olasılığımız yok. Bunun kontrolü, Sağlık Bakanlığı'nın elinde. Bakanlık, teşhis konulan bir hastalığa neler yapılması gerektiğini bilmelidir. Bakanlık, hangi hastanenin bu istismarı gerçekleştirdiğini, giden evraktan ve talep edilen paradan bilir ve tedbirini alır diye düşünüyorum. Sağlığın özelleşmesine değil istismarına karşıyım. Bir çok özel hastane bunu ticarete dökmüştür. Bunun farkındayız. Ayrıca Anadolu'daki hastanelerde hasta hakları kurulları büyük şehirlerdeki gibi bile çalışmıyor. Zannetmiyorum ki Hakkari'deki devlet hastanesindeki hasta hakları kurulu, Bakırköy'deki gibi çalışmış olsun!

Okur şikâyetleri
12 Eylül 2007 günü guatr kontrolum için Denizli Pamukkale Üniversitesi Hastanesi'ne gittim. Endokrin servisinde 3 ay sonraya gün verdiler. Bu arada görevli memur özel muayene olursam hemen muayene olabileceğimi ve bunun için 100
YTL para yatırmamı söyledi. 100 YTL'yi yatırarak özel muayene oldum ama doktor ultrason istedi. Ultrasona gittim. Orada da 3 ay sonraya gün verdiler ve özel çekim istersem hemen olacağı söylendi. 100 YTL de ultrason için verdim ve muayene olabildim. Nasıl oluyor da 3 aylık süre parayı verince hemen aynı güne iniyor. Bu ne ahlaka ne de edebe uygun bir durum. Bunu yapanlar üniversitenin doçent ve profesörleri...Duyun Sayın Başbakanım, sağlıkta nereye geldik!
Handan Kayır-Denizli

YAZILARINIZI sürekli okuyorum ve beğeniyorum. Size başımdan yeni gecen bi olayı yazma gereksemi duydum ve paylaşmak istedim. Dayımın kalçasında kireçlenme vardı. Devlet hastanesine gittik. Film çekildi. Doktor, "Ameliyat" dedi. Bizde doktora "Ne zaman olacak?" diye sorduk. Kibarca "Muayeneme gelin, bir de orada bakalım" dedi. Gittik ve 200 YTL ücret ödeyip ameliyat gününü aldık. Dayım ameliyat oldu. Doktor, kontrol için bize tekrar muayenesine çağırdı biz de herhalde kontrol için çağırdığını düşünerek gittik ve orda sadece dikişleri aldı. (Bunu hastanede yapabilirdi) Çıkarken sekreteri 200 YTL daha istedi. Biz de "Üzerimize para almadık" dedik. O da kibarca bir tarih verip "O zaman geldiğinizde 400 YTL verirsiniz" dedi. Amaç, insanları sömürmek değil mi sizce? Ameliyat yapmak için muayenehanesine gitmeden hiçbir doktor hastanın yüzüne bile bakmıyor. Buna kim dur diyecek bunu paylaşmak istedim.
Oğuzhan Adalıoğlu-Bursa

Hastanın sahip olduğu haklar-5
Rızanın Şekli ve Geçerliliği
Madde 28: Mevzuatın öngördüğü istisnalar dışında, rıza herhangi bir şekle bağlı değildir. Hukuka ve ahlaka aykırı olarak alınan rıza hükümsüzdür ve bu şekilde alınan rızaya dayanılarak müdahalede bulunulamaz.

Organ ve Doku Alınmasında Rıza
Madde 29: 18 yaşından küçük ve mümeyyiz olmayanlardan organ ve doku alınamaz. Bu şartları tamam olanlardan teşhis, tedavi ve bilimsel amaçlar ile organ veya doku alınması, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunun 6. Maddesinde öngörülen yazılı şekil şartına tabidir. Ölüden organ ve doku alınma ve cesetlerin bilimsel araştırma için muhafazası hususunda 2238 sayılı kanunun 14. Maddesi hükümleri saklıdır.

YARIN:Karın ağrısıyla İstanbul Mecidiköy'deki bir özel hastanenin aciline giden Emekli S.K.'ye doktor apandisit teşhisi koyup 2 bin YTL istedi

Gülçin Günay


4. Bölüm:

Özel hastane dosyası-4

Teşhisi bile söylemediler
Bir gece boynundaki dayanılmaz acıyla Yenibosna’daki bir özel hastaneye giden Erkan Kul’a (29) doktoru hastalığının ne olduğunu söylemeyip bir de azarladı. 300 YTL’ye malolan tedavide Kul’a rapor dahi verilmedi

29 yaşındaki Erkan Kul, şu anda Sivas’ta devlet memuru. 6 ay önce ise ailesiyle İstanbul Yenibosna’da yaşıyordu. Demir çelik sektöründe çalışıyordu. Onun üzücü hikâyesinin başlangıç tarihi, 14 Mart 2007. Bir gece boynundaki dayanılmaz ağrıyla uyanıyor genç adam. Hemen evden 10 dakika mesafedeki bir özel hastanenin acil servisinde alıyor soluğu. Ağrı kesici iğnelerle sabahı getiriyor. Neyseki ağrı, uzanırken biraz olsun diniyor. Sabah Dr. M.Ç.’ye anlatıyor durumunu. Bir dizi tetkik. Ama bilgi yok. “Hastalığım ne, ameliyat olacak mıyım?” soruları birikiyor Kul’un zihninde. Ama net cevap yok. Üstüne üstlük Hasta Hakları Yönetmeliği’nin önemli maddelerinden “Hastanın Bilgi Alma Hakkı”nı çiğnemekle kalmayıp doktor bir de azarlıyor Erkan Kul’u. İbret verici öyküyü, en başından aktaralım.

Sağlığınızda oluşan ani rahatsızlıktan ötürü özel bir hastaneye gittiniz. Gerisini anlatabilir misiniz?

Bu yaşıma kadar çocuk hastalıkları dışında hiçbir ciddi rahatsızlık geçirmedim. Bugüne kadar hastane kapısını çok fazla tıklatmadım. 14 Mart 2007 gecesi boynumda oluşan ani ağrı-ki bu bıçak saplanmış gibi bir acı veriyordu bana- nedeniyle Yenibosna’da özel bir hastanenin acil servisine gittim. Acilde ağrı kesici iğne yaptılar.

Doktor gerekli müdahaleyi yaptı mı?

Acil müdahalenin ardından sabaha kadar doktorun gelmesini bekledim. Felaket acı çekiyordum. Kendimde değildim. Tetkikler ve tomografi sonucu, Fizik Tedavi Uzmanı Dr. M.Ç’den sadece boyun fıtığı olup olmadığımı, ameliyat gerekip gerekmediğini öğrenmek istedim. Çünkü bana bilgi vermiyorlardı.

Ancak Hasta Hakları Yönetmeliği’nde hasta, kendisiyle ilgilenen hekimlerden bilgi alma hakkına sahip. Bu gözardı mı edildi?

Evet. Hastalığımın ne olduğu ve sağlık durumum hakkında endişe duyuyordum. Boyun fıtığı mıyım, yarı fıtık mıyım, fıtık başlangıcı mı var yoksa başka bir rahatsızlık mı? Bunu merak ediyordum. Dr. M.Ç., sorum üzerine benimle tartışmaya başladı.
Peki neden bilgi vermek istemiyordu?

Net bir açıklama yapmıyordu. Ya tetkik sonuçlarından emin değildi veya iletişim becerisi yoktu. İlgilenmiyordu. Hastalığımı bilmiyordum. Boyun fıtığı olarak kendi kendime teşhisimi koymuştum.

Tedaviye devam ettiniz mi?

Devam ettim. Ancak bana söylenilen en az 10 günlük fizik tedavi uygulanması gerektiği ve bunun daha fazla bir zaman da alabileceğiydi. Düzenli olarak tedavimi sürdürdüm. Ama en az 10 günlük tedavim olduğu bilindiği halde, 7 günlük istirahat raporu yazıldı ve 5 günlük tedavi sonrası ara kontrole gelmem gerekirken muayenem gerçekleşmedi.

Kasıtlı mı yapıldı diyorsunuz?

Bence kasıtlıydı. Çünkü, sağlık raporunu, o tartışmadan sonra aldım. Doktor, 10 günlük fizik tedavi veriyor, 7 günlük istirahat raporu yazıyor. Bu mantıklı mı sizce? Ayrıca aynı dertten muzdarip hastaları, kontrole alırken beni almadı. Acıdan ayakta duramıyordum. Evden yürüyerek 10 dakikada gidebildiğim hastaneye bile ağrıdan dolayı taksiyle gidiyordum. İşyeri rapor bekliyordu. Doktor vermiyordu.

Hastalığınız neymiş peki, öğrenebildiniz mi sonunda?

Boynumda 4-5 noktada boyun fıtığı başlangıcı varmış. Ama çok ileri düzeyde değilmiş. Bunu da çok sonra öğrendim. Doktor, “Çocukluk döneminde aldığın bir darbeden olabilir” dedi. Öyle bir darbe, çarpma, kaza olmadı.

Aynı hastanede tedaviye niye devam ettiniz ki?

Rutin olmam gereken kontrollerim gerçekleşmeyince sinirlendim. Ve yine tatsız bir tartışma yaşandı. Sorumlu Amir’e doktoru şikâyet ettim. Ama olumlu veya olumsuz bir netice alamadım. Ben de o özel hastaneye bir daha gtimedim.

Bu özel hastaneye toplam ne kadar ücret ödediniz?

Toplam, 300 YTL’ye maloldu.

Oradan ayrıldıktan sonra başka bir hastanede tedavi gördünüz mü?

Bahçelievler’de SSK’nın Fizik Tedavi Merkezi’nde tedavime devam ettim. Bir buçuk ay boyunca yattım. Sorunum çok ciddiymiş. Demir çelik sektöründe lazer kesim makinesi operatörlüğü yapıyordum. Sağlık sorunum nedeniyle işi maalesef bıraktım. Sivas’a devlet memuru olarak atandım.

Hastanın sahip olduğu haklar-4
Tedaviyi Reddetme ve Durdurma
Madde 25: Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; Hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetme veya durdurulmasını isteme hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir. Bu hakkın kullanılması, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar müraacatında hasta aleyhine kullanımaz.

Küçüğün veya Mahcurun Tıbbi Müdahaleye İştiraki
Madde 26: Kanuni temsilcinin muvafakatinin gerektiği ve yeterli olduğu hallerde dahi mümkün olduğu ölçüde küçük veya mahcur olan hastanın dinlenmesi suretiyle tıbbi müdahaleye iştiraki sağlanır.

Alışılmış Olmayan Tedavi Usullerinin Uygulanması
Madde 27: Klinik veya labaratuar muayaneleri sonucunda bilinen klasik tedavi metodlarının hastaya fayda vermeyeceğinin sabit olması ve daha evvel deney hayvanları üzerinde kafi derecede tecrübe edilmek suretiyle faydalı tesirlerinin anlaşılması ve hastanın rızasının bulunması şartları birlikte mevcut olduğunda, bilinen klasik tedavi metodu dışındaki bir metodun uygulanabilmesi için hastaya faydalı olacağının ve bu tedavinin bilinen klasik tedavi usullerinden daha elverişsiz sonuç vermeyeceğinin muhtemel olması da şarttır. Evvelce tecrübe edilmemiş bir tıbbi tedavi ve müdahale usulü, ancak zarar vermeyeceğini ve hastayı kurtaracağının mutlak olarak öngörülmesi halinde yapılabilir.

Hasta özele yönlendiriliyor
TÜRKİYE’NİN kangren olmuş bir yarasına parmak bastığınız için teşekkürler. Yazdıklarınız genel anlamda yüzde 100 doğru. Şimdi sizlere kendi mesleğim olan gözlükçülüğü ilgilendiren göz doktorluğundan örnek vermek istiyorum. Türkiye’de çok net olmamakla beraber 2 bin 400-2 bin 700 arasında göz doktoru bulunmakta. 15 Ocak 2008’de devreye girecek olan genel sağlık sigortası ile özel ve kamu hastaneleri sözleşmesine göre 65 yaş üzerindeki doktorlar ne özel ne de devlet hastanelerinde çalışamayacaklar. En iyimser bir hesapla bu oranın yüzde 10 olduğunu kabul edersek 15 Ocak 2008’den sonra 2 bin 150-2 bin 400 arasında göz doktoru kalacaktır. Sayın Sağlık Bakanımız doktorların performans gelirleriyle birlikte aylık maaşlarının 5 bin YTL’ ye çıkacağını ifade etmektedirler. Evet doğru ama günde 100 muayene yapabilirlerse...Eğer ülkemizde göz doktoru dağılımı homojen bir şekilde yapılmış olsa belki bir sıkıntı doğmaz ama göz doktorlarımızın yaklaşık yüzde 80 gibi bir oranı İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Mersin gibi illerde toplanmıştır. Dolayısıyla bugün ülkemizde -bırakın ilçeleri- illerin bile bazılarında devlet hastanelerinde göz doktoru maalesef yoktur. Şimdi madalyonun tersini çevirelim. Göz doktorlarımız devlet hastanelerinde 5 bin YTL ücret almaktansa son yıllarda pıtrak gibi çoğalan özel hastaneler devletin 5 bin YTL ücret verdiği doktorları istifa ettirerek kendi bünyelerine katmaktalar. Hem de en azı 10 bin YTL’den başlayan ücretlerle. Mersin Devlet Hastanesi’nde yakın zamana kadar 11 göz doktoru görev yaparken şu anda 6 göz doktoru kaldı. Çok yakın bir gelecekte bu göz doktorlarının da cazip teklifler karşısında devlet hastanelerinden ayrılacakları gözden uzak tutulmaması gereken bir gerçektir. İşte bu gerçekten yola çıkılacak olursa çok yakın bir gelecekte devlet sağlık sektöründen çekilmiş olacak ve zaten geçim sıkıntısı çeken ülke insanları özel hastaneler tarafından farklar alınarak soyulacak. Fark ödeyemeyenler ise maalesef tedavilerini yaptıramayacaklardır.

İşte alt yapısı hazır olmadan oy toplama uğruna sağlık da dönüşüm projesinin sonucu. Saygılarımla.
Hüseyin Avni Güven- Akdeniz Gözlükçüler ve Optisyenler Dernekleri Federasyonu Başkanı

Yarın:Özel hastane doktor da tanımıyor...Hastane, Dr. Ege Ünalçın’ın Emekli Sandığı’na bağlı 80’lik teyzesinden 5 günlük tetkik için 3 bin YTL aldı.

Gülçin Günay




3. Bölüm:

Özel hastane dosyası-3

Dağ gibi oğlumu öldürüyorlardı

Bu cümle 2004’de yaralanma sonucu İstanbul Çapa’da özel bir hastaneye kaldırılan ve ihmal nedeniyle aşırı kan kaybeden 23 yaşındaki A.C.’nin annesi N.C.’ye ait. Anne “İki dikiş için 200 dolar alıp gönderdiler. Oğlum fenalaşınca Haseki’de ameliyata alındı” dedi

KARŞIMDA aradan üç yıl geçmesine rağmen gözyaşları durmayan bir anne oturuyor. Üç çocuk annesi bu kadın, öylesine dirayetli ve cesaretli ki yapılan hata ve ihmalkârlıklar için sesini her mecrada korkusuzca duyuracağını söylüyor. Önündeki tek engel ise eşi. N.C., gaspa uğrayan, sigorta istediği için patronu tarafından işine son verilen taksici eşinin, her olumsuzlukta “Bu düzen böyle, düzelmez” mantığı içinde olduğunu belirtiyor. Ama yılmadığını belirtiyor N.C., “Oğlumun başına gelenler kimsenin başına gelmesin” diyor ve başlıyor anlatmaya.

Oğlunuz şimdi 23 yaşında. Ama üç yıl öncesine dönersek o acılı günü bize anlatır mısınız?

(Gözleri doluyor) Oğlum o dönem 20 yaşında dağ gibi delikanlıydı. Bir ecza deposunda kurye olarak çalışıyordu. 2004 yılında bir akşam göğsünün yanından bıçaklanma sonucu acilen İstanbul Çapa’da özel bir hastaneye kaldırmışlar. Ben gittiğimde oğluma iki dikiş atılmıştı. Doktor bana “Telaşlanmayın. Bir saat sonra eve gidersiniz” dedi. Oğlum için yazdıkları raporda da “Hafif kanama. Hiçbir ciddi bulguya rastlanamadı” deniliyordu.

Buraya kadar iyi. Sonrası?

Hastanedeyken oğlum şişmeye başladı. Nasıl olduğunu anlamadım. Fenalaştı. “Anne nefes alamıyorum” demeye başladı. Benimle gelen yakınlarım “Çocuğu Haseki Hastanesi’ne kaldıralım” dedi. Doktorlar ilgilenmiyordu. Telaşlanarak oğlumun sağlığının gittikçe kötüleştiğini oğlumla ilgilenen doktora söyledim. O ise sözlerime aldırış bile etmeyerek “Şunun için şu kadar para vereceksin” deyip durdu. Hem üzüntülü hem de sinirliydim. Daha da fenalaşan oğlumu oradan çıkardım.

Çıkarken ne kadar ödediniz?

İki dikiş için 200 dolar aldılar. O 200 doları da komşulardan borç alarak verdim.

İkinci durak hangi hastaneydi?

Yakınlarımla birlikte oğlumu Haseki’ye kaldırdık. Gider gitmez ameliyata aldılar. “Durumu ciddi” dediler. Çok şükür ki, ameliyat sonrası kendine geldi. Oğluma kavuştum yani. Ama hala gömleğini giyerken oğlumun yara izlerine bakıp ağlarım. Sanki önceden müdahale edilseydi o izler olmazdı diye düşünürüm.

Peki o özel hastaneye hakkınızı aramak için gitmediniz mi bir daha?

Tabii ki gittim. Başhekime çıktım. “İşte sizin verdiğiniz raporlar ve Haseki’nin verdiği raporlar” dedim. Başhekim şaşırır gibi oldu ve bana “Bunu hangi hayvan yaptı?”diye sordu. Ben de tüm dobralığımla “Doktor olarak çalıştırdığınız hayvanlardan biri” diye yanıtladım. Başhekim irkildi ve “Hanımefendi, olmuş bir hata. Uzatmaya gerek yok” dedi. Ben de “20 yaşında dağ gibi çocuğumu az kalsın öldürüyordunuz” dedim. Tartışırken oğlum araya girdi. Oğluma döndüm: “Seni öldürüyorlardı yavrum. Ne biçim sağlık yuvası burası?” dedim. O sırada benim hastane evraklarım yere düşmüş. Bir daha bulamadım. Evraklarımın birkaçını hastane yetkilileri çaldı.

Hukuki yollardan hakkınızı aramayı hiç düşünmediniz mi?

Düşünmez olur muyum? Ama gariban insanlarız. Dava için hem maddi hem de manevi bir yükün altına girmekten çekindim. Halen bunun tereddütünü yaşarım. Biz vatandaşlar hep “Benim maddi imkanım yok. Şöyle olur, böyle olur” diye diye olanları, acıları sineye çekerek yaşıyoruz. Ülkemizde “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığı hakim. Böyle giderse “Hastanelerde rehin de doktor hatasından sakat da kalırız” Benim saçlarım bir günde, o talihsiz günde ağardı. Para uğruna insan sağlığıyla oynanmamalı.

Herhangi bir sosyal güvenceniz yok mu?

Hayır. Kendi yağımızla kavrulan bir aileyiz. İleride oğlumun SSK’sından yararlanmayı düşünüyorum.

Okurlardan gelen şikâyetler

# İKİ ay önce İstanbul Anadolu yakasındaki çok ünlü bir özel hastaneye gittim. Hastanede tedavimi yapan doktor, bana çok ağır hakaretlerde bulundu. Sinirlenerek başhekim yardımcısına çıktım ve doktoru şikayet ettim. Ama bu kişi de hiç oralı olmadı. Ayrıca daha fazla para almak mıdır nedir diş tedavim aylardır sonuçlanmadı. Hani nerde hasta hakları ve huzurlu sağlık hizmeti?
Ahmet Coşar-İstanbul

# VATANDAŞLARI sizin aracılığınızla uyarıyorum. Özel hastaneye gittiklerinde herhangi bir hedenle yapılacak test ücreti konusunda dikkatli olsunlar. Fark ücreti 25 YTL deniliyor ama çoğu gereksiz işlemlerle bu nerdeyse 250 YTL’yi buluyor. Hastaneden çıkarken sağlığın yine aynı ama cebindeki paranın hemen hepsi gitmiş. SSK’lıyım. Zaten zor geçiniyorum. Sağlık hizmetine bu kadar para harcarsak ne olacak bizim halimiz? Çocuklarımın geleceği için endişe ediyorum.
Canan Selçuk-İzmir

Hastanın sahip olduğu haklar -3

Mahremiyete Saygı Gösterilmesi
Madde 21: Hastanın, mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta mahremiyetinin korunmasını açıkça talep de edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilir. Mahremiyete saygı gösterilmesi ve bunu isteme hakkı;

# Hastanın sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içersinde yürütülmesini,

# Muayenenin, teşhisin, tedavinin ve hasta ile doğrudan teması gerektiren diğer işlemlerin makul bir gizlilik ortamında gerçekleştirilmesini,
# Tıbben sakınca olmayan hallerde yanında bir yakınının bulunmasına izin verilmesini,
# Tedavisi ile doğrudan ilgili olmayan kimselerin, tıbbi müdahale sırasında bulunmamasını,
# Hastalığın mahiyeti gerektirmedikçe hastanın şahsi ve ailevi hayatına müdahale edilmemesini,

# Sağlık harcamalarının kaynağının gizli tutulmasını kapsar.
Ölüm olayı, mahremiyetin bozulması hakkını vermez. Eğitim verilen sağlık kurum ve kuruluşlarında, hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olmayanların tıbbi müdahale sırasında bulunması gerekli ise önceden veya tedavi sırasında bunun için hastanın ayrıca rızası alınır.

Rıza Olmaksızın Tıbbi Ameliyeye Tâbi Tutulmama
Madde 22: Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz. Bir suç işlediği veya buna iştirak ettiği şüphesi altında bulunan kişinin işlediği suçun muhtemel delillerin, kendisinin veya mağdurun vücudunda olduğu düşünülen hallerde, bu delillerin ortaya çıkarılması için sanığın veya mağdurun tıbbi amaliyeye tabi tutulması hakimin kararına bağlıdır. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bu ameliye, Cumhuriyet Savcısı’nın talebi üzerine yapılabilir.

Tıbbi Müdahalede Hastanın Rızası ve İzni
Madde 24: Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır bulunmadığı veya hastanın ifade gücünün olmadığı hallerde bu şart aranmaz. Kanuni temsilcisi tarafından muvafakat verilmeyen hallerde, müdahalede bulunmak tıbben gerekli ise, velayet ve vesayet altındaki hastaya tıbbi müdahalede bulunulabilmesi, Türk Medeni Kanunu’nun 272’nci ve 431’inci maddeleri uyarınca mahkeme kararına bağlıdır. Kanuni temsilciden veya mahkemeden izin alınması zaman gerektirecek ve hastaya derhal müdahale edilmediği tektirde hayatı veya hayati organlarından biri tendit altına girecek ise izin şartı aranmaz. Hayatı veya hayati organlarından birini tehdit eden acil haller haricinde rızanın her zaman geri alınması mümkündür. Rızanın geri alınması hastayı tedaviyi reddetmesi anlamına gelir. Rızanın müdahale başladıktan sonra geri alınması, ancak tıbbi yönden sakınca bulunmaması şartına bağlıdır.

Yarın:Özel hastane doktoru, şiddetli boyun ağrısı çeken genç adama hastalığını söylemedi. Rapor vermedi. Azarladı ama cebinden 300 YTL’sini aldı

Gülçin Günay



2. Bölüm
Fark ücreti, halkın cebini boşaltacak

İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, “Özel hastaneler fark ücretini inanılmaz ölçüde artıracak. Devlet hastaneleri iki yıl içinde iflas noktasına gelecek” dedi

İSTANBUL Tabib Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, kısa süren söyleşimizde sağlık sistemimizin geleceğiyle ilgili öyle net cümleler sarf etti ki gerçekten tüylerim diken diken oldu. Basamaklandırılmış bir sağlık sistemimiz olmadığı için sağlıktaki dönüşüm projesinin düzgün işlemesinin olanaksızlığına değinen Prof. Dr. Aktan’ın, gelecekle ilgili öngörüleri de bir hayli ürkütücü: “İki yıl içinde devlet, sağlık hizmetinden tamamen elini eteğini çekecek. Devlet hastaneleri iflas noktasına gelecek. Özel hastaneler, fark ücretini inanılmaz ölçüde artıracak” Türkiye’de yaşayan her vatandaşı, doğrudan ilgilendiren söyleşimize geçiyoruz.

Türkiye’deki sağlık sisteminden endişe ediyorsunuz ve cebimizden iki yıl içinde sağlık hizmeti için daha fazla para çıkacağını belirtiyorsunuz. Nedenini açıklar mısınız?

“Sağlıkta dönüşüm” denilen sistem, son üç yıldır hayatımızda. Sağlık sistemimiz gerçekten ciddi bir değişimden geçiyor. Tabib odaları olarak bu sağlıkta dönüşüme hep karşı çıktık. Görünen o ki, niye karşı çıktığımızı vatandaşa çok iyi anlatamamışız. Sonuçta AKP’nin seçim başarısından söz ederken, sağlıkta yaptıklarının da bu oy oranında bir katkısı olduğunu görebilmeliyiz.
Sözlerinizden şunu anladım: AKP, yeniden iktidara gelmek için “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” ni ortaya attı. Vatandaş da bunu bir pırıltı olarak algıladı.

Evet. AKP, seçim nedeniyle bunu ciddi bir promosyon malzemesi olarak kullandı. Şimdiki sistemde hekimler, nispeten bu sistemden memnunlar. Çünkü Sağlık Bakanlığı hastanelerinde performans uygulaması denilen sistemle ek bir gelire sahip oldular. Dolayısıyla eskiden ciddi bir ekonomik problemleri varken şimdi çok daha iyi bir maddi gelire sahipler. Hastalar, özellikle seçim öncesi dönemde bundan memnun oldular. Çünkü “İstediğiniz hastaneye gidebilirsiniz” denildi. Ayrıca inanılmaz bir yeşil kart dağıtımı gerçekleştirildi. Seçim sonrası ise 5 milyon yeşil kart iptal edildi. Bu bir seçim promosyonuydu. Seçim bitince bunlar geri alındı.

Vatandaşın istediği hastaneye gitmesi kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi?
Ama dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem yok! Çünkü basamaklandırılmış bir sağlık sistemi olmadığı zaman bunun düzgün işlemesi mümkün değil. Zaten sağlıkta dönüşümün de esas hatlarından biri Aile Hekimliği’dir. Bu birinci basamaktır. Aile Hekimliği’nin sevk ettiği hastalar, ancak ikinci ve üçüncü basamak hastanelere giderler. Ama bu sistem seçim öncesi dönemde tamamen bir seçim promosyonu olarak yok edildi.

Bu hâlâ netleşmemiş sistem, AKP’nin oy oranını ne kadar etkiledi?
Bunu tahmin etmek zor ancak etkilediği kesin. Günü yaşayan bir ülkeyiz. Dolayısıyla hem bu sağlıktaki promosyonlar, hem de kömür, gıda dağıtımları seçmeni çok etkiledi.
Dünyada böylesi yok

Sizin vatandaşa anlatamadığınız ne peki?
“Özel hastanelerde vatandaşlardan fark alınıyor” deniliyor. Şimdi az alınıyor. Bundan sonra daha fazla alınacak! Çünkü Eskiden sağlık, kamusal bir hizmetti. Ocak 2008’de yürürlüğe girmesi beklenen “Genel Sağlık Sigortası” sistemiyle birlikteyse devlet, sağlıktan elini ayağını tamamen çekecek. Bu sistemle her vatandaş prim ödeyecek. Bu prim bir havuzda toplanacak. Havuzda toplanan para oranına göre de biz sağlık hizmeti alacağız. Havuzdaki parayla sağlık hizmetini almamız mümkün gözükmüyor. Neden? Toplanan parayla ancak bir temel teminat paketi denilen hizmet satın alacağız. Bu minumum bir hizmet olduğu için bizim sağlık sorunumuzu çözmeyecek. Ayrıca prim yatırma da çok önemli bir sorun. Resmi rakamlara göre; Türkiye’nin yüzde 28’i yoksul. Bu kesim, prim ödeyemeyecek. Dolayısıyla havuzu doldurması gerekenler dolduramayacak. Bağkur zorunlu bir sigortaydı. Onda bile düzenli prim ödeme oranı, yüzde 15. Genel Sigorta Sistemi’nde evet bir sigortamız olacak ama ne işe yarayacak? Vatandaşın, istediği hastaneye gitmesi kulağa hoş geliyor. Ama işin içyüzü hiç öyle değil. Örneğin; İstanbul’da herhangi bir özel hastaneye gidip de bu sistem üzerine para ödemeden hizmet almak mümkün değil.
Devlet desteğini çekecek
Hem hastaneye göre de fark ücreti değişiyor.

Böyle olmak zorunda. Çünkü sağlık hizmeti, gerçekten bu kadar ucuz verilemiyor. Sağlık gereçleri, ilaç, hizmet pahalı. Genel Sağlık Sigortası’nın ödeyeceği parayla bunu karşılamak olası değil. Hastanenin ölçeğine göre cebimizden bir miktar para vermek zorundayız. Maalesef bundan sonra cebimizden çıkacak olan para daha da artacak. Devletin sağlığa desteği, babalığı ortadan kalkacak. Kamu Hastane Birlikleri Yasası da önümüzdeki dönem, Meclise sunulacak. Bu yasanın önceki adı, Kamu Hastanelerini İşletmeleştirme Yasası’ydı. Bu işletme sözü çok tepki çekti. Sonuçta, başlık değişti. Altı aynı kaldı.

Devletin, sağlıktan elini eteğini çekmesi tedavi ücretlerini nasıl etkileyecek? Orta direk için olumsuzluğu ne?
Şimdi parası olan özel hastaneden sağlık hizmetini alıyordu ama parası olmayan geniş bir kesimde kamu hastanelerinden yararlanıyordu. Artık böyle bir ayrım kalmıyor. Dolayısıyla tüm hastaneler, özelleşecek ve kendi kazandığıyla ayakta durmak zorunda kalacak. Hal böyle olunca da daha gerçekçi rakamlarla hizmet vermek zorunda kalacaklar. Vatandaşın cebinden mecburen daha fazla para çıkacak. Kar etmeyen hastaneler de kapanacak.

Devlet hastaneleri mi kapanacak? Ürpertici!
Evet! Mesela Yozgat Devlet Hastanesi, hastası az. Kar etmiyor. İleriki yıllarda kapanabilecek. Bizim sağlık sistemimiz tipik bir Amerikan sistemi. Bizdeki genel sağlık sigortasının karşılığı, ABD’de Medicare denilen sistem. Burada da insanlar primlerini ödüyorlar ve bunun karşılığında da sağlık hizmeti satın alıyorlar. Ama ceplerinden inanılmaz para çıkıyor. Eskiden SSK’lı vatandaş devlet hastanesine gidiyordu-aldığı hizmetin kalitesinden şikayet edebilir ama-hiç para ödemeden sağlık hizmetini alıyordu. ABD’de ilaç giderlerinin yüzde 34’ü hastaların cebinden çıkıyor. Hastane giderlerinin de yüzde 40’ı hastanın cebinden çıkıyor. Yani sigortası var. Üzerine de ödediği yüklü para var. ABD’de 55 milyon kişinin sigortası yok. ABD’nin milli geliri 35 bin dolarken Türkiye’nin sadece 5 bin dolar. İki ülke karşılaştıramayız. Onlarda durum böyleyse bizde kimbilir neler olacak?
Vatandaştan gelen şikayetler de gelecekte daha da artacak o halde.

Tabii ki. Hasta Hakları Yönetmeliği, “Her insan bağlı olduğu sosyal güvenlik kurumunun şartlarına uyarak sağlık hizmetini alır” der. Genel Sağlık Sigortası’nda “Fark alınmaz” diye bir söz var. Ama bir açık kapı bırakılmış. “Öğretim üyesi muayenesi, hasta yatağı ve hastaneye ödenecek ayakta tedaviden fark alınabilir” deniliyor. Özel hastaneler, zaten bu açık kapıyı zaten yasada bıraktırtmış durumdalar. Dolayısıyla hastadan para istendiği zaman “Durun! Siz yasadışı bir iş yapıyorsunuz” diyemiyoruz. Bu, nasıl durdurulur? Sivil toplum örgütlerinin devreye gireceği nokta bence bu olmalı. Kamu vicdanı, toplumun sesi dinlenmelidir.
Şikâyetler de çok sessiz kalıyor.

Evet! Çoğu insan, mağduriyetini sineye çekiyor. İstanbul’da inanılmaz sayıda özel hastane açıldı, açılıyor. Sağlık sistemi ise kötüleşmeye devam ediyor.

YARIN:İstanbul Çapa’da özel hastane rezilliği...
Yaralı gence, para uğruna nasıl acı çektirildi?

Hastanın sahip olduğu haklar -2
Bilgi Verilmesi Caiz Olmayan ve Tedbir Alınması Gereken Haller

Madde 19:
Hastanın manevi yapısı üzerinde fena tesir yapmak suretiyle hastalığın artması ihtimalinin bulunması ve hastalığın seyrinin ve sonucunun vahim görülmesi hallerinde, teşhisin saklanması caizdir. Hastaya veya yakınlarına, hastanın sağlık durumu hakkında bilgi verilip verilmemesi, yukarıdaki fıkrada belirtilen şartlar çerçevesinde tabibin takdirine bağlıdır. Tedavisi olmayan bir teşhis, ancak bir tabip tarafından ve tam bir ihtiyat içinde hastaya hissettirilebilir veya bildirilebilir. Hastanın aksi yönde bir talebinin bulunmaması veya açıklanacağı şahsın önceden belirlenmemesi halinde, böyle bir teşhis ailesine bildirilir.

Bilgi verilmesini yasaklama
Madde 20:
İlgili mevzuat hükümlerine ve hastalığın mahiyetine göre yetkili mercilerce alınacak tedbirlerin gerektirdiği haller dışında, hasta sağlık durumu hakında kendisine veya ailesine veya yakınlarına bilgi verilmemesini isteyebilir.

Bilgilerin Gizli Tutulması
Madde 23:
Sağlık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında, hiçbir şekilde açıklanamaz. Kişinin rızasına dayansa bile, kişilik haklarından bütünüyle vazgeçirilmesi bu hakların başkasına devri veya aşırı şekilde sınırlanmaması neticesini doğuran hallerde bilginin açıklanması, bunları açıklayanın hukuki sorumluluğunu kaldırmaz. Hukuki ve ahlaki yönden geçerli ve haklı bir sebebe dayanmaksızın hastaya zarar verme ihtimali bulunan bilginin ifşa edilmesi, personelin ve diğer kimselerin hukuki ve cezai sorumluluğunu da gerektirir. Araştırma ve eğitim amacıyla yapılan faaliyetlerde de hastanın kimlik bilgileri, rızası olmaksızın açıklanamaz.

Okur şikâyetleri
# Sincan Bilgi Tıp Merkezi, yeni Sosyal Güvenlik Kurumu Yasası nedeniyle emekli sandığına bağlı olmama rağmen benden bazı tetkikler için ek ücret adı altında 20 YTL aldı. Oysa emekli sandığı, tüm ödemeleri yapmakta. Bu soyguna son vermek için göstermiş olduğunuz duyarlılığa ve vatandaşa göstermiş olduğunuz ilgi ve alakadan dolayı teşekkür eder, saygılar sunarım.
Musa Yaman-Ankara

# 10 gün önce İstanbul’daki özel bir hastaneye yüksek ateşli kızımla birlikte gittim. Kontrol gününden iki gün geçmesine rağmen “Tedavi ücreti vermek zorundasınız. SSK geçerli değil” denildi. Sinirlenerek hastaneden çıktım. Başka bir özel hastaneye gittim. Hastane yetkilileri, SSK’nın geçerliliğini koruduğunu söyledi. Bu çelişki canımı çok sıktı. Belki de birçok insan her gün şikayetçi olduğum bu hastanede vermekle yükümlü olduklarının iki katı parayı veriyor. Özel hastanelere bir çeki düzen verilmesi gerekiyor.
Samime Coşkun-İstanbul

Gülçin GÜNAY



1. Bölüm

Bu yazı Dikkat Aldanma ( http://dikkat-aldanma.blogspot.com ) Sitesinden Alınmıştır
Eşimi bile bile ölüme gönderdiler
1997 yılında Özel Amerikan Hastanesi’nde doktor hatası yüzünden 42 yaşındaki eşini kaybeden Leyla Ezgi, af nedeniyle ceza görmeyen doktorlar ve hastane için AİHM’nin kararını bekliyor

LEYLA Ezgi’yi Kadıköy’de göz kamaştıran boncuk ve keçe işleme tezgahlarından birinde sanırım nazar boncuklu bileklik işlerken buluyorum. Çok naif ve hassas görünen bu kadının cesareti, bir süre sonra bende hayranlık uyandırıyor. Aşık olarak evlendiği grafiker-ressam eşi Cahit Ezgi’yi 1997 yılında Nişantaşı’ndaki Özel Amerikan Hastanesi’nde hekim hatası nedeniyle kaybeden Ezgi, ani acıyla gelen mücadelesini, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürecek kadar sürdürmüş. Mahkemeden bu yıl karar bekleyen Ezgi, “Amacı kâr elde etmek” dediği özel hastaneler konusunda vatandaşları uyarmayı da ihmal etmedi. Söyleşimize geçiyoruz.

Eşinizi 1997’de henüz 42 yaşındayken doktor hatası nedeniyle kaybettiniz. Çok üzücü bir olay ama o günlere dönersek neler anlatmak istersiniz?

Eşim Özel Amerikan Hastanesi’ne mide ameliyatı için başvurmuştu. Mideden bağırsağa geçişte bir daralma sözkonusuydu. Hastane, bize “Bir ameliyattan sonra bu daralma düzelecek. Bir hafta sonra taburcu olacaksınız” denildi. Öldürecek bir hastalık değildi. Neyse eşim ilk operasyondan 3 gün sonra ikinci bir ameliyat oldu. Bir ayda eşim 8 kez operasyon geçirdi. 2,5 ay sonra 9’uncu ameliyatını oldu. 1 ay sonra da vefat etti.

Yanlış uygulama
Ameliyatta doktor hatası olduğunu nasıl anladınız?
Bu ameliyatlar boyunca bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydım. Ayrıca eşimin ameliyatını üstlenen Dr. Fikri Alican’ın 2 cerrahi kitabını okudum. Şunun farkına vardım; Eşime uygulanan tedaviyle kitapta yazılanlar farklıydı. Mesela kitapta, “Batındaki ağrı için ağrı kesici vermeyin” der. Ama eşimin ağrılarını dindirebilmek için sırtından katedar taktılar. Bu bağlantıyla birlikte çok ciddi ağrı kesici verdiler. O arada batındaki bağırsaklar kangren olmuş. Bunu doktorlar fark etmediler.
Eşiniz hasta yatağında doktor kurbanı olduğunu sezmiş miydi?

Ona hissettirmemeye çalıştım. Ama hasta yatağında şöyle bir söz söyledi: “Bana bir şey olursa bu hekimlere acırım” Bunu ben “Bana bir şey olursa sen hekimlerin hakkından gelirsin” olarak anladım. Son zamanlarında psikolojik destek sağlamaya başlamıştık. Böyle bir üzüntüyü atlatmak hiç kolay değil.

Ve dava açtınız.
Evet. Ceza davası Rahşan affıyla düştü. Hâlâ Dr. Fikri Alican ile asistanı Dr. S.S, hastanede görevlerine devam ediyorlar. S’yi aklamışlardı. Bence o da hatalıydı. Alican’a açtığım tazminat davasından ise 20 bin YTL kazandım. Bir lira çıksaydı bile benim için çok önemliydi. Bu, “Evet, hekimler hata yaptı” sonucunun bir kanıtıydı.
Özel hastaneye dava açtınız mı?

Hayır. O dönemdeki avukatlarım bana “Hastaneyi karşımıza almayalım” dedi. Bugünkü aklım olsa hastaneye de dava açardım. Bu büyük bir eksiklikti. O dönem ben de ne yapılması gerektiğini bilmiyordum. Ama şimdi biliyorum. Bize gelen insanlara ne yapmaları gerektiğini çok rahat şekilde anlatabiliyorum. Ceza davasının affa girmesi nedeniyle de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne dava açtım. Bu yıl karar sonucunu bekliyorum.

Sosyal güvencemiz yoktu
Operasyonu neden özel hastanede gerçekleştirmeyi düşündünüz?
Daha iyi olacağına inandığımızdan kesinlikle değil. Eşimin sosyal güvencesi yoktu. Özel sağlık sigortamız yoktu. Hekime gittiğimizde bu hastaneyi önerdi. Öyle özel tercihimizden dolayı değildi. Ki ben bireysel olarak da devlet hastanelerini tercih ederim. Ayrıca hemşire olan kızkardeşim de kendi görev yaptığı devlet hastanesinde doktor hatası kurbanı oldu.

Eşinizin acısından sonra o hekimlerle karşılaştınız mı, vicdanları rahat mıymış?
Hayır. Ben 1997’den beri o hastanenin bulunduğu bölgeye gitmiyorum. Gitmek istemiyorum.

Hasta haklarıyla ilgili Türkiye’deki ilk dernek olan HAYAD’ın kuruluş aşamasında bulundunuz. Tazminat davasından kazandığınız paranın sanırım önemli bir bölümünü bu dernek için harcadınız.

Evet. Derneğin kuruluş aşamasında beş kuruş paramız yoktu. Cebimizden harcadık. Derneğimizi duyan vatandaşlar gelmeye ve bizimle çalışmaya başladılar. Hâlâ çalışıyoruz ama gönüllü sayımız yeterli değil. Yılda 500 başvuru yapılıyor. Ama 10’u çıkıp da “Bu dernekte çalışmak istiyoruz” demiyor. Derneğimizi açtıktan sonraki 2 yıl ben de hasta haklarının ne olduğunu bilmiyordum. Bu süreç içinde öğrendim. Konuyla ilgili olarak 1998-1999 yılında birçok yerde toplantılar yaptık.

Hastanelerde hizmet içi seminerler vermeye başladık. 1998’de hasta hakları yönetmeliği çıktı. 2003’te hasta hakları yönelgesi oluştu. Özel üniversitelerde eğitimimiz devam ediyor. Derneğin en büyük yararı, Türkiye’de hasta haklarının konuşulur hale gelmesinin sağlanmasıydı. Eşimin öldüğü gün olan 26 Ekim’i hasta hakları günü ilan ettik.

Hasta yakınları tarafından baş tacı edilmişsinizdir ama doktorlar ve Sağlık Bakanlığı’ndan çok tepki alıyor musunuz? Hastaneye gittiğinizde tedirginlik yaşıyor musunuz?

10 yıldır birçok toplantıda birçok isimle karşılaştım. Geçtiğimiz yıllarda tiroidlerimden ameliyat olmam gerektiği söylendi ama ben reddettim. Çünkü korktum. Hasta Hakları Derneği’nde ve bu işle uğraşan biri olarak hekimler tedirgin olacaklardı. Sakınan göze çöp batar misali doktorlar ameliyatımda daha dikkatli olmak için uğraşacaklardı. Böyle olunca hata olabilirdi.

HAYAD son dönemde can çekişiyor. Faaliyet yerini kapattınız. Ekonomik güçlükler mi engel oldu bu örnek çalışmaya?

Gönüllü sayımız çok az. 3-5 kişi var. Aynı kişilerle çok fazla koşuşturuyoruz. Ben isterdim ki gönüllülerimiz fazla olsun, her geçen gün daha da büyüyelim. Para ve insan desteğine çok ihtiyacımız var. 11 yıllık süre içinde kendi yağımızla kavrulduk. Herhangi bir kamu kuruluşundan veya resmi kurumdan destek almadık.

Yasal dayanak yok

Buna rağmen hasta haklarını Türkiye’nin literatürüne kattınız. Vatandaşa özellikle özel hastanelerden içeri girerken hakları konusunda ne önerirsiniz?
Öncelikle özel hastanelerin aldığı muayene farklarının hiçbir yasal dayanağı yok. Hastane yönetimi girişte vatandaşa “Hastane farklarını ödeyeceğim. SSK’dan istemeyeceğim” diye bir taahütname imzalatıyor. Ben buna “Ben bu metni imzalamazsam bu hastanede muayene olamayacağım” diye bir ek koydum. Metni imzaladım ve bunu da ekledim. Fotokopisini de paranın ödenmesi için SSK Genel Müdürlüğü’ne gönderdim. SSK, 60 gün içinde bana cevap vermek zorunda. SSK bana bu parayı ödemedi. Ben de İdari Mahkeme’ye dava açtım. Sonucu bekliyorum. Senetle aldıkları para, hastaneler için hizmet bedeli. Niçin alınmış, ne yapılmış belli değil. Vatandaş, dava için kesinlikle 60 günlük yasal süreyi kaçırmamalı. Özel hastanenin açılma nedeni, kâr elde etmektir. Vatandaş, bunun bilincinde olmalıdır. Hastane, hastayı müşteri gibi görüp sağlık hizmetini de ürün gibi pazarlamaya çalışırsa üzücü olaylarla karşılaşma riski de fazla olacaktır.

Yarın:İstanbul Tabib Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan’dan şok açıklamalar...
Sağlıkta Dönüşüm Projesi, AKP’nin seçim öncesi promosyonu muydu?


Sağlıkta Dönüşüm Projesi boş çıktı
ÖZEL Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) ‘nin yaptığı bir araştırmaya göre; Türkiye’de özel hastane sayısı 308. Bu hastanelerin yüzde 44’ü İstanbul’da faaliyet gösteriyor. Hastane başına ortalama 10 milyon dolar yatırım olduğu kabul edilirse özel hastanelerde en az 3 milyar dolarlık bir sağlık yatırımı var. “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” kapsamında özel hastanelerin bu yıl SSK ve Bağkurlular’a da açılması, dar gelirli vatandaşlar için önce kulağa hoş geldi. Yoğunlukla başedemeyen devlet hastaneleri, çareyi “çok az bir fiyat farkı alınacak” cümlesiyle kamuoyuna tanıtılan özel hastanelere orta direk vatandaşı sevk etmekle buldu. Ancak kazın ayağı hiç de öyle değildi. Vatandaş, hastane kapısından içeri adım attığında imzalattırılan taahütname ve her hastane değişen ek ücretlendirmeyle sarsıldı. Sarsılmaya da devam ediyor. Mağdur olan taraf hastalar, hekimler ve derneklerle Özel Hastaneler yazı dizimize başlıyoruz.

Hastanın sahip olduğu haklar -1
RESMİ Gazete’de 1 Ağustos 1998’de yayınlanan Hasta Hakları Yönetmeliği’nin “Sağlık Durumu İle İlgili Bilgi Alma Hakkı” ilgili maddeleri şöyle:
Genel Olarak Bilgi İsteme
Madde 15: Hasta, sağlık durumunu kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usulleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi isteme hakkına sahiptir. Sağlık durumu ile ilgili gereken bilgiyi, bizzat hasta veya hastanın küçük, temyiz kudretinden yoksun veya kısıtlı olması halinde velisi veya vasisi isteyebilir. Hasta sağlık durumu hakkında bilgi almak üzere bir başkasına yetki verebilir. Gerek görülen hallerde yetkinin belgelendirilmesi istenebilir. Hasta, tedavisi ile ilgilenen tabib dışında bir başka tabipten de sağlık durumu hakkında bilgi alabilir.

Kayıt İnceleme
Madde 16: Hasta, sağlık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, doğrudan veya vekili veya kanuni temsilcisi vasıtası ile inceleyebilir ve bir suretini alabilir. Bu kayıtlar, sadece hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olanlar tarafından görülebilir.

Kayıtların Düzeltilebilmesini İsteme
Madde 17: Hasta, sağlık kurum ve kuruluşları nezdinde bulunan kayıtlarında eksik, belirsiz ve hatalı tıbbi ve şahsi bilgilerin tamamlanmasını, açıklamasını, düzeltilmesini ve nihai sağlık durumu ve şahsi durumuna uygun hale getirilmesini isteyebilir. Bu hak, hastanın sağlık durumu ile ilgili raporlara itiraz ve aynı veya başka kurum ve kuruluşlarda sağlık durumu hakkında yeni rapor düzenlenmesini isteme haklarını da kapsar.

Bilgi Vermenin Usulü
Madde 18: Bilgi, gerektiğinde tercüman kullanılarak, hastanın anlayabileceği şekilde, tıbbi terimler mümkün olduğunca kullanılmadan tereddüt ve şüpheye yer verilmeden ve hastanın ruhi durumuna uygun ve nazik bir ifade ile verilir.

Gülçin Günay

Tercüman Gazetesi 24 Eylül 2007

0 Yorum: